Evet nihayet Budapeşte … Aslında Budapeşte’yi anlatmak için çok yeterli olduğumu düşünmüyorum. Çünkü bir şehri anlatmak için yarım günlük tur ne kadar yeterli olabilir ki! Ama gördüğünüz gibi yine de günlüğüme not düşmeden edemiyorum. Oralara muhakkak bir daha yol düşürmeli.
Viyana turunun 3. Günü Westbahnhof
istasyonundan railjet’le yola çıktık. Trende oturmayı umut ederken ancak, daha
önce rezervasyon yaptırabilenlerin koltukta oturarak gidebildiklerini
keşfettik. Bu bize kötü bir sürpriz oldu. 3 saatlik yolculuk, yol boyunca inecek
olanların yerlerini gözlemekle geçti. Dolayısıyla zor bir yolculuk oldu. Ayrıca
tren çok kalabalık ve bizim gibi insanlarla doluydu. Hatta Dil Tarihten bir
arkadaş ve eşiyle de karşılaştık. Onlar da bizim gibi ayakta gidenlerdendi.
Öğle saatlerinde Budapeşte merkez istasyonundaydık. Ana kapısından da anlaşılacağı üzere imparatorluk zamanına ait, küçük ve bakımsız, hatta biraz yıkık dökük. Bizim Haydarpaşa ve Ankara’daki
tren garı arası bir yer. Ama detaylarda
güzellikler de saklı. Rölyefler ve içerideki varak süslemeler ayrı bir güzellik yaratıyor.
Merkez İstasyondan görüntüler
İstasyonlarında ve
meydanlarında, sefil görünümlü gariban insanlar ve alkolikler var. Metro ve tramvaylar
ise, oldukça köhne. Belki boyayıp cilalasalar bu rahatsız edici bir durum olmaktan çıkacak hatta bir güzelliğe dönüşecek.
O kadar çok gezilecek yer var ki; ama biz tercihimizi buda kalesi yönünde yaptık. Buda kenti 1541 yılında Türkler tarafından alınmış. Yaklaşık 140 yıl Türklerin elinde kalmış. Osmanlı yönetimi kentte medreseler, mektepler yaptırmış, kültürel hayatı zenginleştirmiş. Osmanlı'nın izlerini hala burada görmek mümkün. Şehri gezmek için metro haritası ihtiyacımızı istasyondaki turizm information bürosundan sağladık. Buda kalesine gitmek için metroya binip - durak ismi sormayın, çünkü hatırlamıyorum - bir istasyonda indik.
O kadar çok gezilecek yer var ki; ama biz tercihimizi buda kalesi yönünde yaptık. Buda kenti 1541 yılında Türkler tarafından alınmış. Yaklaşık 140 yıl Türklerin elinde kalmış. Osmanlı yönetimi kentte medreseler, mektepler yaptırmış, kültürel hayatı zenginleştirmiş. Osmanlı'nın izlerini hala burada görmek mümkün. Şehri gezmek için metro haritası ihtiyacımızı istasyondaki turizm information bürosundan sağladık. Buda kalesine gitmek için metroya binip - durak ismi sormayın, çünkü hatırlamıyorum - bir istasyonda indik.
Baharatçıların, sabuncuların vs olduğu geniş
bir alandan geçerek nehir boyunca zincir köprüye kadar yürüdük. Zincir köprü 1849 yılında yapılmış. Köprü, döneminin ve bugünün güzel bir mimari yapısı.
Manzara çok güzel… Hava da çok güzel. Yürümeye devam dedik. Köprüyü geçip Fünikülerle kaleye çıktık. Kaleye çıkmak için tramvay da bir seçenek. Manzara yine muhteşem…
Manzara çok güzel… Hava da çok güzel. Yürümeye devam dedik. Köprüyü geçip Fünikülerle kaleye çıktık. Kaleye çıkmak için tramvay da bir seçenek. Manzara yine muhteşem…
Fünikülerle kaleye çıkıyoruz
Zincir (Szechenyi Lanchid) köprüden görüntüler
Tuna nehri, şehri ikiye
ayırmış. Buda ve Peşte olarak. Nehir berrak olmasa da bir gerdanlık gibi… Buda kalesi içinde tarihi yapılar, eski semtler
var. Buda tarafındaki şehir, bir tepe üzerine kurulu, Orta çağdan kalma
yerleşim yerlerinden biri. İki bölüme ayrılmış Kraliyet sarayı, güney tarafında,
15.yüzyılda, orjinal kalenin olduğu yerde inşa edilmiş. Kale duvarları halen
mevcut. Ulusal Müze olarak kullanılıyor.
Sarayın bahçesinden
Sarayın, bahçesinde
gezinip, bol bol fotoğraf çekmek mümkün. Sarayın yapımı orta çağda başlamış. Moğol istilası ve Osmanlıların buraya hükmettiği dönemde saray epey şekil değişikliğine uğramış. Budapeşte'nin yeniden yapılanması sırasında önemli rönesans sanatçıları tarafından tekrar zenginleştirilmiş. Maria Theresa zamanında 203 odası varmış. Bu odaların her birinde devamlı sıcak ve soğuk su akan bir tesisat varmış. Ayrıca önemli gün ve bayramlarda sarayın çeşmelerinden şarap akarmış. I. Dünya savaşında, Alman saldırısı sırasında büyük zarar görmüş. 1950'lerde restorasyona başlanmış. Sarayın bugünkü hali geçmişteki halinden oldukça gerideymiş. Bir kez daha söyleyeyim, muhteşem Peşte manzarasının tadına doyum
olmuyor. Parlamento binası uzaktan bir maket gibi görünüyor. Tepenin kuzey
tarafında Matyas Katedrali ve meydanı var.
Katedral, 12. yüzyılda inşa edilen kilisenin kalıntıları üzerine 19. yüzyılda tekrar inşa edilmiş. Moğol istilası sırasında büyük ölçüde yıkılmış. Osmanlı egemenliği sırasında cami olarak kullanılmış. Kule içinde katedrale adını veren kral Matyas'ın kalkanının bir kopyasını görmek mümkün. Orjinal kalkan ise kilisenin içinde sergileniyor. Kral Matyas, bu kilisede iki kez evlenmiş, Macaristan’ın en popüler krallarından. Bu alan, bölgenin merkezi. Burada küçük hediyelik eşyalar alınabilecek küçük, şirin dükkanlar mevcut. Ama bizim için zaman kısa işte… Ya alışveriş ya da gezmek olunca, tercih hep gezmek görmekten yana.
Katedral, 12. yüzyılda inşa edilen kilisenin kalıntıları üzerine 19. yüzyılda tekrar inşa edilmiş. Moğol istilası sırasında büyük ölçüde yıkılmış. Osmanlı egemenliği sırasında cami olarak kullanılmış. Kule içinde katedrale adını veren kral Matyas'ın kalkanının bir kopyasını görmek mümkün. Orjinal kalkan ise kilisenin içinde sergileniyor. Kral Matyas, bu kilisede iki kez evlenmiş, Macaristan’ın en popüler krallarından. Bu alan, bölgenin merkezi. Burada küçük hediyelik eşyalar alınabilecek küçük, şirin dükkanlar mevcut. Ama bizim için zaman kısa işte… Ya alışveriş ya da gezmek olunca, tercih hep gezmek görmekten yana.
Matyas katedrali ve çevresi