TEREZİN KAMPI












Prag Tur  Rehberimiz Çetin Altan Şeynova’nın ifadeleriyle Terezin Kampı

Terezin kampının girişindeki yazı, “Çalışmak özgür yapar” bu dünyadaki bütün toplama kamplarının simgesi. Bizler için çok önemli olmayabilir ama Türkiye’den gelen Musevi vatandaşlarımızın vücut kimyaları daha o yazıyı görür görmez  değişiyor. Onlar için çok daha fazla şey ifade ediyor. Bu yazıyı yazanlar savaşa bahane oluşturmak için uzman. O zaman uzmanlardı. Şimdi de uzmanlar. Buraya gelenleri buranın bir toplama kampı değil bir çalışma kampı olduğuna ikna etmekti.  Aslında burası bir toplama kampı değil, bunlar ölüm kamplarıydı. Austviz Virkenhauf’un kampının girişindeki ferforjeden yapılmış yazısı geçtiğimiz yıllarda birileri tarafından sökülüp çalındı. Yahudiler onu bulmak için dünyayı ayağa kaldırdılar. 500 £’luk bir yazı ama manevi değeri var diye orijinalinin bulunup takılması için belki daha da fazla para harcanıp yerine konulmuş.
Konuyla ilgili çok film var ama özellikle "Piyanist" ve “Hayat Güzeldir” ç bu konuyla ilgili yapılmış en iyi filmlerden ikisi İzlemeyenler için söylüyorum, gerçekten muhteşem bir film. Özellikle son sahnesi insanı bir kez daha düşünmeye zorlar ve derinden sarsar. Hayat güzeldir filminde böyle bir toplama kampı vardır. İnsanlar bizim gibi sivil buraya getirilmişler. Ellerinde çantaları, özel eşyaları vs. var. Sizleri çalışmaya getirdik diye buraya konuluyorlar. Kapıdaki yazıyı görüyorlar. Kampın girişinde Almanların odaları 3, 5, 6 numara diye sıralanıyor. Önce kampa gelenlerin sivil kıyafetleri çıkartılıyor. 3 numaralı odada üst teğmen schmitt ilk kayıt işlemlerini yapıyor. 4 numaralı oda muhaberat odası. Yani teleks, haberleşme.. Almanların iletişim kurma odası. 5 numara Heinrich  Gögel’in odası. Gögel bu kampa gelmiş en yüksek rütbeli subay.  Albay rütbesinde tarihe kişisel işkenceleri ile geçmiş bir kişilik. Bu kamp normalde bir transport kampı. Transport kamplarda çok fazla zayiat olmaması gerekir. Ama Gögel’in insanlık suçu işlemesi nedeniyle, buradakiler diğer kamplardan daha acı şekilde öldüler. Açlık, susuzluk ve hastalıktan 30.000 civarında kayıp var. Normalde 2-3 bini geçmemesi gerekirdi ama bunun en önemli nedeni Gögeldir.
3, 4, 5 numaralı odalarda kayıt işlemi yapılıyor. Üsteğmen bir kartoteksin üzerine isim, soyad ve nereden geldiği, boyu, kilosu, yaptığı iş vs. yazılıyor. Aslında bunların hepsi çok önceden tespit edilmiş durumda. Nasyonalist işçi partisi daha iktidara gelmeden kimin Yahudi, kimin çingene olduğu tespit edilmeye başlanmış. Kim nerde yaşıyor. Ne iş yapıyor. Bunlar bilindikten sonra çok kolay işleme konulmuş, evlerinden barklarından alınmışlar. Bu aşamaya gelinceye kadar daha pek çok provakasyon yapılmıştır. Kristal gece de bunlardan biri. I. Dünya savaşı sonrasında işsizlik var. Ekonomik durum çok kötü. Ama Yahudilerin durumu biraz daha iyi. Neden iyi? Çünkü çok doğal… Bunlara ticaretten başka bir şey yaptırılmıyor. Dolayısıyla ticari yetenekleri kuşaktan kuşağa geçiyor. Ticari olarak başarılılar. Dolayısıyla biraz daha iyi durumdalar. Bu durum kıskançlığa yol açıyor. Almanlar sürekli provoke ediliyor. Bizdeki bazı basın yayın organları gibi… Türkiyeden bir örnek vermek gerekirse Somada bir olay yaşadık biliyorsunuz. Bir gazete damat yahudiymiş diye manşet attı. Bundan daha acı bir şey olamaz. Bu bildiğiniz gibi antisemitizmin ta kendisidir. Bir Yahudi olarak o yazıyı okuduğum zaman ne demek isteniyor diye sorgularım. Bu utanç verici… O spotları okuduğun zaman anlıyorsun. Bir gece Yahudilerin evlerinin, dükkanlarının camları o kadar çok kırılmıştıki; cam kırıkları içinde kalmışlardı.  O yüzden kristal gece denmiş.. Durumun psikolojisi çok farklı tabi… ilgilenenler biraz daha içine girip inceleyecek olurlarsa daha iyi anlayacaklardır. Sonuçta kime yapılırsa yapılsın bu bir insanlık suçudur. Kampta giyilen elbiseleri filmlerden hatırlamak mümkün. Ceket pantolon şeklinde, çuvala benzeyen bir kumaştan yapılmış. Altını çizerek söylemekte fayda var. Bunlar kullanılmış malzemeler! Kampa girenlere verilen torbanın içinde bir elbise var. Bir alüminyum kase var. Bir kaşık var. Tüm malzemenin hepsi bu… Tekrar etmekte fayda var. Kullanılmış, ölen birine ait malzemeler…  Amaçları, masraf edilmeden, hiç harcama yapılmadan savaşa katmak. Diğer taraftan göstere göstere değil de kendi kendine öldü durumuna sokmak. Burada o elbiseyi giydirmekle tek bir şey değişiyor. Schmitten aldıkları kayıt sırasında Yahudi ise Davut yıldızını dikecek ve bir kayıt verilecek. Dolayısıyla değişen tek şey yıldızındaki renkler. Çalışma bölgelerine göre renkleri de değişir. Arka taraftaki 4. avluya  geçildiğinde Almanların yaşam alanları, Lord house dedikleri subay lojmanlarını görmek mümkün. Bu kampta görev yapmış tüm subaylar ve aileleri burada yaşarlarmış. Çoluk çocuk herşeyi çok net bir şekilde buradan izleyebiliyorlarmış. Arka avluda şahit olunanlar daha da kötüymüş.
Kale, Avusturya-Macaristan imparatorluğunda çok kısa bir dönem için kale olarak kullanılmış. Daha sonra hapishane haline getirilmiş. Çeklerde-Almanlarda önce hapishane olarak kullanmış.  Yahudiler, çingeneler 1943’e kadar yoklardı. 43’ten sonra buraya gelmeye başladılar. 4 avlu var. Şuan  biz  1. avludayız. Burası büyük bir kompleks. 2-3 numaralı avluları 1. avluya benzedikleri için görmeyeceğiz. Ama 4 numaralı avluyu göreceğiz. 4 numaralı avlu daha sonra Almanlar tarafından ilave edilen bölmedir. 4. avlu 1944 yılında yapılmış. Siviller ilk olarak buradan girdiler. Sözünü ettiğim giysi torbaları burada verildi. İlk önce koğuşa girmiyorlar. 13 numaralı koğuşa giriyorlar. Orada dezenfekte işlemi gerçekleşiyor. Dezenfekte işleminden sonra saçları kesiliyor. Ondan sonra elbiselerini giyiyorlar. Hangi avlu, hangi koğuş belirlendiyse oraya veriliyorlar. Kadınlar ayrı, erkekler ayrı koğuşlarda kalıyorlardı. Çocuklar anne varsa annenin yanında yoksa babanın yanında kalıyordu. Koğuşa girip, yattıkları ranzalara elimizi sürmemiz bile mümkün olacak.
Şu anda gerçek bir koğuşun içindeyiz. Burada gördüğümüz her şey orijinal. Yerdeki tahtalardan tutunda dolaplarına kadar.  Dolap dedim de zaten en fazla bir kasesi ve bir kaşığı var. Botunu çıkartabiliyorsa onu koyacak yeri orası. Burada üç sıralı ranza görüyorsunuz. Burası 1943’e kadar planlanan 25-30 kişilik bir hücredir. 1943’den sonra buraya o kadar çok sevkiyat oluyor ki sadece bir koğuşta 120-160 kişi arasında mahkum bulunuyordu. Biz 30 kişiyiz şuan ve zor duruyoruz ayakta. 120-160 kişiyi düşünün nefes bile alamazsınız. Şimdi dezenfekte yerini gösterdim ya sakın aklınıza her isteyen mahkum istediğinde gidip banyo yapıyor gibi bir şey gelmesin. Sadece geldikleri zaman yıkanıyorlar. Sonrasında yıkanamıyorlar, beslenemiyorlar. Günlük neyle besleniyorlar. Belki kalorisi hesaplanmış sebze çorbası, bir parça ekmek.. o da cezalıysanız günlerce ekmek verilmediği de oluyor. 1 tane tuvalet var. Bilmediğiniz işlerde çalıştırılıyorsunuz. Buraya sizi sağlıklı olarak sokayım. En fazla 1 ay-1,5 ay sonra sağlığınızdan olursunuz. Burada bir soba var. İstisnasız bütün koğuşlarda bu soba var. Ama hiçbirinde soba borusu yok. Çünkü hiç kullanılmadı. Bir şansları kalabalık olmalarıydı. Vücut ısıları bakımından. Bir şansları da buranın eski tarihi… sonradan yapılma olmaması idi. Yığma tuğla ile yapılmış olması. Tuğla olduğu için yazın ne kadar sıcak olursa olsun burası serindir. Kışında tam tersidir. Sıcaktır. Buna rağmen çok sayıda zayiat verilmiştir. İçerdeki kokuyu hayal bile edemezsiniz.
Kaynaklardan Gögel’i araştırdığımız zaman hani 1 yıl mahkemesi var da, bir yıl hücrede ne olmuş vs. diye bir bilgi yok. Resmi bilgi olarak  bu adama işkence yaptılar diyecek birileri yok. Ama 1945’te hücreye girdiği tarihle, 1946’da Gögel'in idama götürüldüğü tarihteki fotoğrafları karşılaştırıldığında aradaki farkı görebiliyorsunuz.