DOĞU KARADENİZ TURU




Amasya

18 Haziran  2015 Sabahı, Amasya’dan başlayacak gezimiz için yola çıkıyoruz. Güzergahımız Ankara, Kırıkkale,  Sungurlu, Çorum yolu. Sabahın ilk saatlerinde Amasya’dayız. Şehzadeler kenti  Amasya’ya 2. gelişim. Amasya M.Ö.6000 den beri var olan bir kent. Hititler, Frigler, İskitler, Persler, Helenistik çağ, Roma uygarlıkları gelip geçmiş. Kurtuluş Savaşımızın başlangıç noktası.  Ferhat’la Şirin aşkının şehri.  Amazon kenti. Elması ile meşhur kent. Ama artık elmalar eskisi kadar iri olmuyormuş. Başlangıç noktamız Arkeoloji müzesi. Bu müzeyi  farklı kılan unsur İlhanlılar döneminden kalmış 8 adet mumyayı barındırıyor olması. Müslümanlar ve öldükten sonra dirileceklerine inanıyorlar. Müzede bulunan sikkeler, takılar çok güzel. Takılar, şu an bile kullanılabilecek güzellikte.  Mezarda bulunan gözyaşı şişeleri ne kadar çok ve içleri gözyaşı ile doluysa o kadar itibar sahibi olduklarını gösterirmiş. Sonrasında 1485-1486 yıllarında Sultan II. Beyazıt adına yeşil ırmak kıyısında yapılan camii, medrese, imaret, türbe, şadırvan ve çeşme bulunan II. Beyazıt külliyesini gezip, minyatür Amasya üzerinde o dönemin yaşamı hakkında bilgi alıyoruz.


II. Beyazıt Külliyesi


Amasya'nın cumbalı evleri ve köprüleri

Nehir boyunca ilerleyerek Amasya’nın cumbalı evlerini, köprüleri fotoğraflıyoruz. (Abidin Lutfi Demir/Hasan Pekmezci Gezi grubuyla yaptığım II. Gezi) Eski bir Osmanlı konağı olarak yapılmış şehzadeler müzesini  geziyor sonrasında kale ve kaya mezarlarının bulunduğu  Çakallar tepesine çıkıp bir de Amasya’ya tepeden bakıyoruz. Öğlen yemeği için Lalehan Otelde yöresel yemekler yiyoruz. Yemek sonrası Şerafettin Sabuncuoğlu Tıp ve Cerrahi tarihi müzesini geziyor Samsun’a hareket ediyoruz.  





Samsun Tütün İskelesinden iki görünüm

Samsun, kozmopolit bir kent. 1,5 milyon nüfusu var. Ticaret ağırlıklı bir kent. Sinop tarafında denize girme imkanı var.  Müslüman beylikler tarafından bir kısmı alınmış. İki ayrı şehirleşme oluşmuş. Eski adı Amisos. Atamızın Kurtuluş savaşını  başlatmak için ilk ayak bastığı yer. Deltaları nedeniyle bir kuş cenneti. Bir Amazon ve Pontus imparatorluğu kenti. Amazon kadınlarının rahat ok ve yay kullanabilmeleri için küçük yaşta göğüsleri dağlanırmış. Aslında Latin alfabesi 1800’lü yıllarda kullanılmaya başlanmış. Devrimle pekişmiş.



Bandırma vapuru'nun içi

Atamız, 9. Ordu müfettişliği nedeniyle Bandırma vapuruyla samsuna gelir. Beşler denilen paşalar, Terakkiperver cumhuriyet fırkası, İsmet İnönü hariç vatan hainliğiyle suçlanmış. Kurtuluş hareketimiz Amasya, Sivas ve Erzurum kongreleriyle başlar. 1700’lü yıllarda Osmanlı güçlü bir donanmaya sahipmiş. Bandırma gemisi de batmış bir gemi. Sonradan donanmaya katılmış.
Atatürk ve 18 arkadaşının karaya ayak bastığı Tütün İskelesi ve Bandırma Vapuru aslına uygun olarak yeniden yapılmış. Müze olarak kullanılıyor. Tütün iskelesinden başlayan Protokol Yolu 45 metre genişliğinde ve 400 metre uzunluğunda. Yol üzerinde Atatürk ve 18 arkadaşını temsilen süs havuzları ve sol kenarda da seramik rölyefler var. Tütün İskelesi üzerine de Atatürk ve 18 arkadaşının karaya çıkış halini gösteren heykeller konulmuş, bir açık hava müzesi.

Samsun Atatürk Heykeli

Atatürk Anıtı, 29 Ekim 1931’de heykeltraş Heinrich Krippel tarafından yapılmış.  4,75 metre yüksekliğinde tunçtan yapılmış.   Tüm Atatürk heykelleri arasındaki en devingen ve iddialı heykellerden biri olduğu söyleniyor. Hareketlilik, gerilim ve devinim son derece dengeli. Heykelde Mustafa Kemal, mareşal üniformasıyla şahlanmış bir at üzerinde savaşı komuta ederken gösterilmiş. Üst vücudu sol tarafa, yüzü ise sağ tarafa bakan Atamız, sol eliyle atın dizginlerini tutarken sağ eliyle de kılıcının kabzasını kavramış kılıcı çekmek üzere. Heykel, kaideye atın  iki arka ayağı ve kuyruğu ile oturmuş. Gördüğüm en güzel Atatürk heykellerinden biri. Samsun’da dönüşte konaklayacağız. Bu gece Ordu’dayız. Ordu-Samsun arası 150 km ve en uzun tünelimiz Nefise Akçelik tünelinden geçiyoruz.




Ordu Boztepe'den iki görünüm

Sabah kahvaltısından sonra Boztepe’ye çıkmak üzere yollardayız. Ordu’da evler yukarılara inşaa edilmiş. Fındık bahçeleri var. Şimdilerde bu bahçeler kivi bahçelerine dönüşmüş. Dağlık alanlarda yaşayanlara Canikli, Deniz kıyısında yaşayanlara meletli deniliyor. Boztepe’den 30 km uzaklıkta kayak sporu da yapılabiliyor. Boztepe’den şehrin merkezine teleferikle iniyoruz. Sahil yolunu takip ederek Giresun’dan geçecek geceyi Trabzon/Maçka’da geçireceğiz. Giresun’un kelime anlamının Kerasus  kelimesinden geldiği söyleniyor. Kiraz diyarı demekmiş. Giresundan geçerken Karadeniz’in tek adası Amazon adasını görüyoruz. Görele’nin ve Sürmene’nin pideleri meşhur. Ama biz Akçabattaki Nihat usta’da Akçabat köftemizi, laz böreğimizi, kuymağımızı tadıp yolumuza devam edeceğiz.







Trabzon Ayasofya camisinden görünümler

Trabzon adının Trapezus’dan geldiği söylenmekte. Teras şehir anlamında. Trabzon’da  gezdiğimiz ilk yer Ayasofya camii. Manastır kilisesi olarak kapalı haç şeklinde yapılmış. Yüksek kasnaklı bir kubbeye sahip.  Kilisenin batısında ve güneyinde revaklı üç kirişi var. Ana kubbenin üzeri değişik tonozlarla örtülmüş. Güney cephesi, binanın en görkemli cephesi. Ademle Havva’nın yaradılışı tasvir edilmiş. Pencere aralarında on iki havari ve İsa'nın doğumu, vaftizi, çarmıha gerilişi, kıyamet günü gibi sahneler resmedilmiş.




Atatürk Köşkü

Soğuk Su’daki Yapılaşma yanı başına kadar gelmiş olsa da Atatürk Köşkü görülmeye değer yerlerden biri. Atatürk’ün kardeşi Makbule hanıma bıraktığı tek mal varlığı. Bu köşk, mübadelede giden  Kostantin Kabayanidis’e aitmiş. Yazlık olarak yapılmış. Trabzon belediyesi tarafından Atamıza armağan edilmiş. Şuan köşkte mermi ayaklı bir sehpa ve mavili fincanlardan başka Atamıza ait bir eşyanın olmadığı söyleniyor. Kalorifer sistemiyle ısınma sağlanıyor. Şöminenin yakılması ve oda duvarlarından geçen boru ve peteklerle bina ısıtılıyor.
Bu bölge Ortodoks hıristiyanlığının desteklediği bir bölge. 1461’den sonra Ayasofya’da ve Sümela’da ibadet serbest bırakılmış. Ancak mümkünse Müslüman olmaları istenmiş! Of bunun dışında bir yer. Asimile etmek amaçlı Konyalı imamlar buraya gönderilmiş ama hepsi hikaye gibi… Of’da hala bazı evlerin altında kilise olduğu söyleniyor.







Sümela Manastırı'ndan görünümler

Gümüşhane ve Torul’daki vadide 200 kilise ve birçok manastır olduğu söyleniyor. Ve evet Sümela manastırı.. 1150 metreye çıkacağız. Sümela’nın I. Theodosius zamanında Atina'dan gelen Barnabas ve Sophronios isimli iki rahip tarafından kurulduğu düşünülüyor. Sümela’da ibadet 1923 yılına kadar hiç kesilmemiş. Manastır içinde ana kilise, birkaç şapel, mutfak, öğrenci odaları, misafirhane, kütüphane ve kutsal ayazma var. Manastırın ana ünitesini meydana getiren kaya kilisesinin ve ona bitişik şapelin iç ve dış duvarları fresklerle donatılmıştır. Sümela manastırının önemi de buradan gelmekte. İncil, mucizeler üzerine kurulmuş. Bakire Meryem’e, Cebrail melek vasıtasıyla bir haber gelir. “Allah tarafından hamile kaldın.” Bunu nişanlısı Yusuf’a söyler. Müneccimleri yanlarına alır, dağa çıkarlar. İsa, Ürdün nehrinde vaftizci Yahya tarafından vaftiz edilir. İsa’yı ihbar eden on üç havariden biri olan yahudadır. Kudüs’te golgotha dağında çarmıha gerilir. İsa’nın havarilerinden Matta, Yuhanna, Markos ve Luka, ilk dört kitapçıkta İsa peygamberin yaşamını ve öğretisini anlatırlar. Kilise ve şapel’in duvarlarında bunların resmedildiği freskleri görmek mümkün. Sümela, Ortodoksların kutsal saydıkları bir yer. Her sene 15 Ağustosta ayin yapılıyor. Maçka’da Büyük Sümela otelinde konaklıyoruz.




Fırtına deresinde zipline yapıyorum

Ertesi  gün, Banker Kastelli’nin doğduğu köye gidip, Memişağa Konağını geziyor ve bol bol fotoğraf çekiyoruz. Hiç unutamayacağım bir şey de Çamlıhemşin Fırtına deresinde yaptığımız, Zipline. İyi ki Abidin Lutfi Demir’i dinleyip yapmışım. Yapmasam gerçekten çok pişman olurdum. Gezi gurubunda yapmayan çok az kişi kaldı sanırım. Hepimizde adrenalin tepe yaptı. Kalegon’da sislerin arasındaki Gelintülü şelalesini görüyoruz. 1350 m yükseklikteki Ayder yaylasında dolaşıp gece Kaçkar Resort otelde kalacağız. Doğa Güzelliği muhteşem. Sanki yağmur ormanlarının arasında bir yerlerde kalıyormuşsun gibi. Devletinmiş ama sonra özel idareye devredilmiş! Ertesi gün Sevdaluk dizisinin çekildiği Çamlıhemşin, Şenyuvadaki Zil kale’yi göreceğiz.


Kalegon-Gelin tülü şelalesi















Çamlıhemşin-Şenyuva'dan görünümler



Zil Kale

21/06/2015 günü Artvinde en yüksek baraj olan İbrahim Deriner barajının önünden geçiyoruz. Kısa mesafede en fazla tepe yapan bölge burası.  Bugünkü camili köyü, Macahel altı köy anlamına geliyor. Karagöl, heyelanla oluşmuş bir köy. Arhavi, Borçka ve Karagöl’ü geziyoruz. Gözlerimiz yeşile doyuyor. Yeşil yeşil bakıyoruz artık…



Karagöl'den görünümler

Gece Hopa Paluri otelde kalıp, ertesi gün Batum’a geçeceğiz. Hopa’dan tünellerle geçerek Sarp sınır kapısına kadar geliyoruz. Otobüsümüzden kimlik kontrollerimizin yapılması için iniyor ve bizi bekleyen otobüsümüzle sahil boyunca ilerliyoruz. Yol üzerinde Gürcistan’a Hıristiyanlığı getiren Andrea ve Matias heykeli hakkında bilgi alıyor daha sonra duracağımız  benzinlikte paramızı Lari’ye çeviriyoruz. Gürcistan’ın yüzölçümü 69.700 km2. Gürcistan üç özerk bölgeye ayrılmış. Acaristan, Abazya ve Osetya. Batum, Acaristan’da. Nüfusun %60’ı Müslüman. 2007’e kadar Batum Başkent. Ama daha sonra yönetim merkezi olmuş. %75-80 oranında nem var. Subtropikal bir iklime sahip. 





Batum botanik parkından kareler

Ortodokslar. Gürcistan topraklarının %55 Orman. Okuma oranı %100. Üniversite adeti 140  ve özel okul hiç yok. Kale boyunca gidiyoruz. Kalenin uç burçları Osmanlılar tarafından yapılmış. Kalenin esas adı Gonio. Diğer adı da Absoros kalesi. Köyün adını kaleye vermişler. Gürcistan, M.Ö. 5.yy’da kurulmuş. 7.yy’da Kolheti medeniyeti varmış. Dili Gürcüce. Batum havaalanı iki ülke arasında kullanılan dünyadaki iki havaalanından biri. Diğeri de İspanya’da. Sahil boyunca 7,5 km’lik bir sahil yolu var. Gürcistan’ın devlet başkanlığını yapan Eduard Şevardnadze bizim Tayyip’le benzeşiyormuş. 86 yaşında ölmüş!  Şu an hiç üretim yapılmıyor. Batum adı, batos (derin) limanın derinliğinden geliyor. Limanın derinliği 60 m imiş. Bakü-Batum demiryolu hattını ilk kez Shell petrol yapmış. Şehrin merkezinde acıklı bir hikayesi olan Nurigeli gölü var. Botanik bahçesi, Avrupa meydanı, chacha (çaça) (votka) kulesi, astronomik saat ve Alfabe kulesi de görülmeye değer yerler..






Alfabe kulesi


Astronomik saat kulesi

Ali ve Nino, heykeliyle ilgili bilgileri, Abidin Lutfi Demir’in bizimle paylaştığı şekliyle   aynen buraya alıyorum. “Hikayesi Kurban Said tarafından kaleme alınmış, Romeo ve Juliet’in tahtını alabilecek bir aşk hikayesi. “Hazar Denizi’nin kıyısında Bakü’de Asya ile Avrupa, Müslümanlık ile Hıristiyanlık, Doğu ile Batı iç içe ama karşı karşıya yaşamaktadır.
Yüzü Doğu’ya dönük olan Ali Han Şirvanşir ile Avrupalı duyarlılığına sahip olan Nino Kipiani okul yıllarında birbirlerine âşık olurlar. Bu imkânsız aşkı yaşatabilmek, Doğu ile Batı arasındaki sınırı kaldırmak kadar zordur. Birinci Dünya Savaşı ve Rus Devrimi boyunca, Azerbaycan’ın da bağımsızlık savaşı verdiği bu kaotik ortamda Ali, Asyalı atalarının inançlarıyla Nino’ya olan bağlılığı arasında bir seçim yapmak zorunda kalır.” 




Ali ve Nino Heykeli

Liseden mezun olduktan sonra, Ali Nino’ya evlenme teklif eder. Ali Nino’ya peçe giymek zorunda olmadığını ya da haremin parçası olmayacağını vaat edene kadar tereddüt eder. Ali’nin babası, kadınların Müslüman geleneksel bakış açısına rağmen, evliliği destekler; Nino’nun babası ise evliliği ertelemeye çalışır. Evlendikten sonra da sıkıntılar Ali ve Nino’nun peşini bırakmaz. Sürekli kaçma ve kovalamaca içerisinde geçer hayatları. Tam huzura kavuştuk dedikleri anda, Kızıl Ordu’nun Azerbaycan’a girmesiyle Ali ülkesini savunmak için savaşa gider ve orada ölür.  Tamar Kvesitadze ise bu muhteşem hikayeyi Ali ve Nino heykeli ile yorumlamış. Sürekli olarak hareket eden bir kadın bir erkek bedeni 10 dakikada bir yeniden ayrılıyor. Heykel ışıklandırmalar ile gece çok daha hoş gözüküyor. Batum’a gittiğinizde mutlaka ziyaret etmelisiniz..” Bu düşünceye aynen katılıyorum.





Ovit Yaylası

Rize’de Dedeman otelde konaklıyoruz. Ertesi günü İkizdere, Çamlık köyü, Sivrikaya Köyü, 2850 m yükseklikteki Ovit Dağına çıkacağız. Ovit’in kelime anlamı yaylaların kavşağı, geçidi demek. Yemyeşil dağların, ovaların, yaylaların mis gibi havasını içimize çekeceğiz. Ovit dağı tüneli bittiğinde 14.2 km uzunluğunda olacakmış. Ovit yaylası hala karlı. Burada bir not düşelim Zihni Derin Rusya’dan bölgeye çayı getiren kişi. Kaldığımız yer müthiş… Ridos termal otelde kalıyoruz. Yanında mayosu olan yaşadı. Olmayan bin pişman. Bulma imkanı ise yok desem,  belki bir seçenekle  haşema ya da elbise kıvamındaki mayolarla girmeniz mümkün…




Uzungöl

24/06/2015 günü Şimşirli, Of, Çaykara, uzungöl ve demirkapı yaylasına gidilecek. Giderken izlediğimiz sahil yolundan artık dönüyoruz. Rize kelimesinin kökeni  Rhiza ve insanların birlikte yaşadığı yer, anlamına geliyor. Uzungöl, Haldizen suyunun önünü bir taşın kesmesi sonucu oluşmuş. Of’dan Uzungöl 41-42 km, Çaykara’dan sonra 19 km, Trabzondan yaklaşık 99 km kadar. Uzungöl yapılaşmaya açılmış ama hala çok güzel. Ancak bu kadar denilip durdurulması gerekiyor. Tirebolu kelimesinin kökeni tireboli, tripolis’ten geliyor. Kelime anlamı üç şehir demek. Ruslar, 1. Dünya savaşının bitiminde buralara kadar gelip yağmalamışlar. Ancak, Harşid ormanı ruslara geçit vermemiş. Giresun’un milli gelir oranı fındık sayesinde gayet iyi. Giresun’dan değil ama Ordu’dan geçerken fındık, vb. almayı ihmal etmedik. Giderken Samsunda kalmamıştık ama dönüşte gece Samsundayız.


Sinop hapishanesi


Sinop  


Sinop fiyortları

Ertesi günü Samsundan Sinop’a yola çıkıyoruz. Sinop şehrinin eski adı; Sinope yunan tanrıçası, Amazon kraliçesinin adı. Sinop-Alaçam peyniri çok meşhur. Bir kibrit kutusu kadar peynirle bir bardak rakı içiliyormuş. Gölleri için özel bir tur düzenlenebilir deniliyor. İnce burun, Sinop’un en uç noktası. Sinop surları içkale şeklinde. Uzunluğu 2300 m kadar. En ince olan kısımda surlar başlıyor. İçinizi titretecek mekan, F. Rıfkı Atay’ın ve Sabahattin Ali’nin yattığı hapishane burada. Akliman, Hamsilos koyu, Fiyordlar, görülesi yerler. Buraların bir iç deniz olduğu, ülkemizdeki Amerikan üslerinden birinin bulunduğu kent olduğu, Diyojen ve Ahmet Muhip Dranas’ın buralı olduğu da unutulmamalı.


Kastamonu'dan kareler





Safranbolu'dan farklı kareler

Safranbolu ve Kastamonu’ya sadece konakları için bile gitmeye değer. Ama yöresel yemekleri, arastaları, insanları da çok güzel. Buradaki yörük köyünden saray muhafızları seçilip götürülürmüş. İpekçi ailesi de buradan (Server Tanilli Kitabından) Şerife bacı da onlardan biri. Kağnı arabasında donmuş bir şekilde bulunmuş. Ama bebeğini ve silahları getirmeyi başarmış. İzbeli, ilk sipahilerin olduğu çiftlik. Münire Sultan Külliyesi, 1746 yılında Vakıf külliyesi olarak yapılmış.
Amasra son nokta artık. Amazon kraliçesi Amastrist’in çocukları için kurulan bir şehir. Özellikle denizaltılar için doğal bir liman. 1100 m uzunluğunda Amasra tüneli açılmış. Amasra denilince akla gelen deniz, güneş, balık, rakı ve AMASRA salatası.

Gitcen… yiycen…


Amasra