İTALYA'YI GEZİYORUZ

Yine gezi notlarını döktüm önüme. Gecikmeli de olsa bu notları birleştirip sizlerle paylaşma zamanı geldi. Ayhan, serbest çalıştığı için tatillerimizi, kısıtlı zamanlarda ve özellikle bayram günlerinde yapmaya çalışıyoruz. Yine benzer şekilde 2015 Temmuz’un 18’in de kurban bayramının 3. günü İtalya yolcusuyduk.  Daha önce gezi grubumla yurtiçi turlarına katıldığım OGK turdan çok memnun kalmış, sürekli telefonla irtibat sağladığım Elhan Deniz Melike Abdullahoğlu’ndan bu sefer İtalya turu için yardım istemiş, İtalya turları olduğunu duyunca çok sevinmiştim. Ancak konaklayacağımız otellerin merkezi yerlerde  olmasını özellikle vurgulamıştım. İçim rahattı. Elhan hanım iki seçenek sundu bize. Biri klasik İtalya turu diğeri ise  Mega İtalya turuydu. Biz mega İtalya turunu kabul ettik. Son 10 gün kala turumuzun iptal edildiğini ama 1 gün sonrası için aynı turların olduğunu ya da katılmak istemezsek, iptal edebileceğini söyledi. Dediğim gibi zaman yok. Niyet var. Biz tamam dedik yola devam. Bu arada yanan uçak biletleri de cabası. Bu konulara sonradan tekrar değineceğim. Ayın 19’un da bayramın son günü İtalya yolcusuyuz. Sabah Ankara’dan İstanbul’a, öğlen üzeri de Roma’ya uçuyoruz. Roma’ya indiğimizde bizleri karşılayacak rehberi arıyor gözlerimiz ama (Aslında İstanbul’da karşılanacaktık.) rehberimizi bulamıyoruz. Havaalanında bizim gibi küçük Türk grupları var. Onlar da bizim gibi bekliyor. Elhan hanımın verdiği listeden Rehberimiz Müfide Erkent’i arıyoruz. Havaalanında olduğumuzu kendisini bulamadığımızı söylüyoruz. Meğer kendisi Fly Express’in rehberiymiş. Fly Express pankartıyla karşımıza çıkıyor. Kendisi de dahil olmak üzere tüm tura katılanlar, bizim gibi havaalanında bekleşen o küçük gruplardan söz ediyorum, bu turun toplama bir tur olduğunu, böylece öğreniyoruz. Kimse Fly Expressle seyahat ettiğini bilmiyor. Çok hoş değil mi? Daha tura katılanların ödedikleri ücretlerin farklı olduğunu da sonradan öğreneceğiz. Ancak rehberimiz Müfide Erkent müthiş; en azından bu konuda şanslıyız.





Vatikandan Görünümler

Neyse günlüğüme döneyim. Şehir turuna ilk önce Vatikan’dan başladık. Zamansızlıktan Sistine Chapel’i görememek büyük kayıp. Ama bir daha geleceğim… Vatikan ihtişamlı bir yer. Heykeller ve Vitraylar sanat şahaserleri. Mikelanj’ın Meryem ana’nın kucağında İsa’yı yaptığı “la pieta” heykeli en özellerinden. 


La Pieata 

Ama Vatikan başka şirketlerle de ortaklığı olan dev bir uluslararası şirket işte. Duygularımı pek söylemeyeyim. İç açıcı şeyler değil. Küçük bir şehir turundan sonra, İspanyol merdivenlerinin 


İspanyol merdivenleri


yakınında bir yerde Carlo Menta Talevi luigie Luciano’da akşam yemeğimizi yedik.  Gece Hotel Regent’ta konakladık. Şöyle diyelim merkezi yer istemiştik ya! Farz edin Ankara-Çay yolunda bir otelde konaklıyorsunuz. Metro hattı da saat 23:00’de kapanıyor.




Colleziumdan Görüntüler

Ertesi gün ekip Pompei’ye gitti. Biz kalıp şehri iyice gezip, öğrenmek istedik. Ege’nin daha önce buraya gelmiş olması nedeniyle, Roma’yı  rahat gezdik. Hiçbir yeri atlamadan gezdirmeyi başardı. Bizim tarafımızdan koca bir teşekkürü ve aferini hak etti. Kubbesi delik Pantheon, Piazza Novana, Trastevere, Collezium ve Piazzo Venezia-Vittoriano, Piazzo Popola, ara sokaklardan  ana caddelere, nehir boyunca yürüyerek tam anlamıyla şehrin tadını çıkararak keşfettik. Ancak Roma imparatorluğu hakkında daha fazla bilgiye sahip olmayı gerçekten çok istedim.



Pantheondan Görüntüler



Trastavere

Roma, tıpkı İstanbul gibi yedi tepe üzerine kurulmuş. Biri batı, biri doğu roma imparatorluğu. Keşke tüm güzellikler İstanbul'umuzda da olduğu gibi kalsaydı. Roma'nın dünyanın en yeşil başkentlerinden biri olduğu söyleniyor. 


Fıstık Çamları

Efsanelere göre şehrin orjinal yeri Palatine tepesi. Romulus tarafından kurulmuş. Diğerleri de Aventien tepesi, Capitol tepesi, Quirinal tepesi, Viminal tepesi, Esquiline tepesi, ve Caelian tepesi. Eskiden İstanbulda da gördüğümüz fıstık çamları bu şehrin sembolü. Aziz Pedro, Sant Pietro=Vatikan’da gömülü. Yunan haçını Latin haçına Michelangelo çeviriyor. Neron sirklerin şehre girmesini istemediğinden surlar yaptırmış. Bu nedenle şehrin etrafı surlarla çevrili. Castle Sant’angelo (melekler kalesi) mezar olarak yapılmış. Daha sonra papaların saklandığı yer olmuş. Cem sultanın burada kalması nedeniyle bizler için önemli bir mekan. Tiber adası Romayı ikiye bölüyor.


Melekler Kalesinden 


Tiber Nehri

Collezium; amfitheatre flaviano diğer adı. 50.000 kişi alıyor. İmparatorluk döneminde Gladyatör dövüşlerinin yapıldığı yer. Roma’ya Etrükslerle gelmiş. üç katlı. Altta iki kat daha var. Elips şeklinde. Bilet alıp içeri girmek oldukça zor. Colleziumdan sonra Roma Forum ve Piazzo Venezia-Vittoriano ikisini de peş peşe gezmek mümkün.


Roma Forum


Romus-Romulus


Piazzo Venezia-Vittoriano 


İkiz Katedraller

(21/07/2015)

Lazio bölgesinden geçip Umbria bölgesine geçiyoruz. Burada M.Ö. 493 yılında Batı Anadolu’dan göç edip  Orviteo’ya yerleşen Etrüksler’in yüksek dağ (yanardağ) tepelerinde kurduğu yerleşim yeri var. Dünyanın en güzel beyaz şarapları burada üretiliyormuş. Korunaklı bir bölge olduğu için papalar burada 9-10 yıl kalıyorlarmış. Mimari yapıları Anadolu yapıları ile aynı imiş. Çünkü görmeden geçtiğimiz yerlerden biri maalesef. Binalar kalker taşlarından yapılmış. Dehlizler var. Monte Catini, termal bir kasaba. Toscana vadisi içindeyiz. Cinque Terre de kaçırdığımız yerlerden biri. Bir dahaki sefere inşallah.. Denizinin  güzel olduğunu biliyoruz artık.  Elbe adası da buraya ait. Şarapları özellikle Vascati şaraplarının denemeye değer olduğunu da öğreniyoruz.
Siena doğal bir film platosu gibi. Bir ortaçağ kenti. Toscana’nın tatlı tatlı tepelerinde zeytin ağaçları ve bağlar var. Hem toprak hem de güneşin toprağa düşme açısı, üzümün cins ve kalitesini değiştirirmiş. Dolayısıyla üzümlerin tatları ve kaliteleri aranan düzeyde oluyor. Bunu burada öğreniyoruz.  Siena ve Luca şehir devletlerinden ikisi. Önce şehir devletleri sonra cumhuriyet kurulmuş. Siena, Mediciler döneminde Toskana bölgesinin bir şehri. Pisa, bütün haçlı seferlerine katılmış korsan kasabası. Medicilerden büyük papalar çıkmış. Mediciler, buraya hakim olmuş, aristokrat ve zengin bir aile. Medicilerden 1. Kosmos Oğlunu ve gelinini öldürten deli bir kral. Ama sanata düşkünmüş. Büyük sanatçılara yardımcı olmuş. Uffizi, ofis demek. Bu nedenle, saraya bağlı uffiziler resimlerle dolu. Dünyanın halka açılan ilk sanat galerisi uffizi.  Siena bankacılığın ilk şehri. Rönesans’ın başladığı yer. Florina İtalyancanın ilk şekli. Siena eskiden ticaretin en yoğun olduğu yermiş. Eskiden mermer banklar üzerinde alım satım işlerini gerçekleştirirlermiş. Zamanla bir evde küçük bir komisyon karşılığında alıp satmaya başlamışlar. Buradan başka şehirlere de kaymış. Bankaların ilk tomurcuklarıymış. Siena ve San Gimignano tam ortaçağ kasabaları, eskiden tepelere çıkıp savaşları seyrederlermiş. Evlerin yanında kuleler var. Alt kısmı depo, orta kısmı yaşam alanı, üst kat mutfak olarak düzenlenmiş. San Gimignano’nun oluşma nedeni, yol üzerinde olması. (Hacı olmak isteyenlerin ve tüccarların konakladıkları hanlar var.) Alabaster taşları ve dondurmaları meşhur.





San Gimignano'dan 

Floransa, Avrupa’nın en önemli şehirlerinden biri.  Rönesans'ın doğduğu yer.  Arno Nehrinin  etrafında kurulmuş. Birbirinden güzel tarihi yapıları, sanat merkezleri, müzeleri ve meydanları ile herkesi kendine çeken muhteşem bir şehir.  Şehir, Mediciler zamanında çok gelişmiş. Buradaki zeytinler ufak ve sıkmalık. İtalya’da yemekler  %99 zeytinyağ ile yapılıyor. Katı ve hayvansal yağ kullanmıyorlar. Ay çiçek yağını, motor yağlarını inceltmek için kullanıyorlarmış. Zeytin, içkinin yanında aperitif olarak veriliyor. Puglia (Fulya) (çizmenin topuğu) zeytini mürdüm eriği kadar büyük. Kalamataya benzemiyor. Floransanın bifteği ve riga sahilleri meşhur. Bibliotheque’i Vatikandan sonra ikinci derecede öneme sahip. Santa Croce en eski meydan kilisesi 12. y.y.’da Arnolfo di Cambio tarafından yapılmış. Duomo’nun inşası  140 yıl sürmüş. Galileo’nun, Michelangelo’nun, Dante’nin, Machiavelli’nin anıt mezarları var. Bu yapının içinde Bardi ve Peruzzi şapelleri de yer alıyor. Michelangelo Toscanalı, Rafael Romalıdır. Donettello ve Michelangelo’nun yaptığı Davut heykelleri var. Michelangelo’nun yaptığı Davut heykelinin aslı akademi galerisinde, kopyası ise Piazza della Signoria’da bulunuyor.



Piazza del Duomo 


Davut Heykeli




Şehrin simge yapılarından biri de Ponte Vecchio köprüsü. Floransa’da bulunan en eski ve en ünlü köprü. 1345 yılında yapılan köprü, şehrin en ünlü ve hareketli noktalarından biri. Günümüzde köprü üzerinde birçok altın ve mücevher satışı yapılan kuyumcular bulunuyor. 


Ponte Vecchio 

Uffizi  Galerisi dünyaca ünlü bir galeri. Dük I. Cosimo’nun çalışma ofisi olarak inşa edilmiş.  Mimar Vasari tarafından yapılmış ve sonrasında galeriye dönüştürülmüş. Galileo’yu Engizisyon mahkemesinden Mediciler kurtarır. Cezası ev hapsine çevrilir. Galileo da, Dante de Floransalı. Floransa’nın sembolü zambaktır. Belli başlı üç meydanı var.
Floransa Kuzey İtalya’da Toskana bölgesinin başkenti. Piazza del Duomo (Duomo Meydanı) şehrin en güzel meydanlarından biri. Duomo katedrali, biraz uzakta Giotto’nun çan kulesi, Aziz Giovanni vaftizhanesi,  duomo katedralinin karşısında. Vaftizhane Bizans’tan kalma bir mabet üzerine inşa edilmiş. Toskana stili ile yapılmış. Toskana stili demek mermer demek, renkli mermerle yapılma demek. Kilisenin bitimine yakın bir yarışma yapılıyor. Ghiberti  ve Brunelleschi katılıyor. Ghiberti kazanıyor. Güneye bakan kapı Lorenzo Ghiberti tarafından yapılıyor. Kapı altın levha üzerine yapılmış. İncil’den alınan ayetler var. Cennet kapısı adını Michelangelo vermiş. Kubbenin yapımını da Brunelleschi’ye ait. Çift kat ve oval şekilde yapılmış.
Giotto’nun çan kulesi, duomo katedralinin hemen yanında yer alıyor.  84,7 metre ve 414 basamakla çıkılıyor. Asansör olmadığı için çıkmak oldukça güç ve uzun bir kuyruk var.
Signoria meydanı, bir açık hava müzesi gibi. Şehrin ikinci büyük meydanı. Çevresinde önemli yapılar var. Davut heykelinin kopyası, Vecchio Sarayı, Neptün Çeşmesi ve Loggia dei Lanzi, meydandaki en önemli yapıların başında geliyor.
Floransa’nın en ünlü meydanlarından biri de Piazza della Repubblica. Birçok ünlü mağazaları burada görmek mümkün. Floransa’da Cosmopolitan otelde kalıyoruz.

Siena 22/07/2015

Etrüksler, Umbria ve Toscana’ya yerleşiyor. Roma imparatorluğu dağıldıktan sonra birçok devlet kuruluyor. Venedik (veneto)  ve Toscana (Toscana, kültürün ve sanatın doğduğu yer.). onlardan ikisi. Apenin’in kuzey eteklerinde  mermer çıkartılan yataklar var. Floransa’ya inerken C tipi yanardağlar bulunmakta. Patlama sonrasında en ideal yerleşim alanları bu düzleşen  alanlar olmuş. Siena’da krallıklar, cumhuriyetler, şehir devletleri kurulmuş. Siena, İtalya’nın en güzel ve en iyi korunmuş ortaçağ kentlerinden biri. Araçlarla şehre girmek yasak. Tepelik bir alana kurulmuş. Siena şimdide kontluklara bölünmüş durumda. Her bir kontluğun ayrı bir simgesi var.  Dar sokaklarda dolaşırken  bu semboller göze çarpabiliyor. Şehrin en önemli meydanı yarım ay şeklindeki Piazza del Compo meydanı. Piazza del compo meydanı istiridye kabuğu gibi beton çizgilerle bölünmüş. Balık sırtı tabiri buradan geliyor.  Meydanı önemli kılan diğer bir konu da yılda iki kez  2 Temmuz ve 16 Ağustos tarihlerinde yapılan  “palio” denilen eyersiz at yarışları.





Siena'dan

Siena, Apeninlerin batısında kalan bölümünde. Toscana cumhuriyetine girdikten sonra ekonomik ve ticari alanda gelişmiş. İlk evler, 3-4 katlı ve tavanlar yüksek, terra kottadan yapılmış. Aynı zamanda hac yolu üzerinde olan bir üniversite kenti. Dericilik üniversitesi var. En meşhur müzik akademisi yine Sienada. Duomo, İtalya’nın en büyük katedrallerinden biri.  Vaftizhane, duomo’nun altında. Katedralin karşısına Scalagerielerin yapmış oldukları hastane şimdilerde sergi sarayı olarak kullanılıyor.


Toskana Vadisi

Pisa

Toscana bölgesinde yer alan UNESCO tarafından korunan şehirlerden biri. Etrafı surlarla çevrili. Piazza Del Duomo (Piazza dei Miracolide-mücizeler meydanı) meydanında Pisa kulesi, vaftizhane ve katedralin dışında bir de müze var. Eski şehre girerken Afrikalı, uzak doğulu hediyelik eşya satıcıları karşılıyor. Hediyelik eşyalar burada daha ucuz.





Tarihine gelince korsan kenti olan Genova ile ittifak kurmuş. Afrika’dan gelenlerle ve Osmanlılarla savaşmış. Sonra Toscana yardımcı olunca Toscana cumhuriyetine bağlanmış. Savaşçı bir devlet. I. Haçlı seferine katılmış, Kudüs’ün alınmasında da bulunmuş. Savaşmak aynı zamanda zenginlik demek. Topladıkları ganimetlerle zenginleşmişler. En büyük kolonileri de Sinop’ta. Haçlı seferleri durduğunda, veba salgını çıktığında fakirleşmişler. Ne derece doğru bilemem ama Sinop’tan çekilirken gemilerle tonlarca toprak getirmişler. Ve o toprakla Belediye binasını yapmışlar. Kudüs işgalinde de toprak getirmişler ve onunla da Campo Sacra alanını oluşturmuşlar. Galile Galileo, ünlü fizikçi Pisa ve Gepetto baba da buralı. Pisa kulesi, dört kuşak mimar olan pisano ailesi tarafından yapılmış. Kilise Toscana mimarisi tarzında. Kiliseye bakıldığında üç kapısı var. Uzaktan bakıldığında kapıdaki yazılar arap alfabesine benziyor ama aslında hayvan figürleri. Osmanlı sanatından etkilenmişler. Vaftizhanenin altı küt oturuyor. Üçüncü kata geldiğinde veba salgını, haçlı seferleri ve papalık savaşları nedeniyle paraları kalmıyor. Bu yüzden yan taraftaki mermerler kötü. Topladıkları mermerlerle yapıyorlar. 1960’lı yıllarda kulenin altı alüvyonlu toprak olması nedeniyle çelik çemberlerle güçlendirilip vinçlerle alttan ittiriliyor. Eğik olan kısma alttan beton dökülerek yıkılmasını önleniyor. Yıkılma ihtimali devam ettiği için eğim lazerle takip ediliyor.

Genova yolcusuyuz. 23/07/2015
Yol üzerinde Lucca ve Portofino da var.

Luca sit alanı. Etrükslerin kolonilerinden biri. Etrafı surlarla çevrili. 13 kapısı olan bir şehir. Surlar ilk çevrilen surlar değil. İlk savaşları Floransalılarla olmuş. Toscana’nın mimari özelliği, ihtişamlı iki kilisesi var. Luca’yı tepe tepe kullanan Napolyon olmuş. Luca’yı kız kardeşine, Parma’yı da ikinci karısına hediye etmiş. Napolyon Luca’da sevilmiyor. İkinci eş Parma’da seviliyor. Surlar, kısa ve kalın. 4.250 m uzunluğunda, 30 metre genişliğinde ve 12 metre yüksekliğinde. Puccininin evi müze olarak


Pucci'nin evi



Lucca

Carrara mermerlerinin çıkarıldığı yerden geçtik. Michelangelo, heykellerini buradan çıkan mermerlerle yapmış. Floransa ve Genova arasında yol boyunca tüneller var. Lucca kumaş ticareti yapıyor





.
Portofino'dan görüntüler
Portofino

Portofino adını duyup ta “I found my love in Portofino” adlı şarkıyı hatırlamamak mümkün değil. Santa Margherita Ferry Port’dan kalkan tekneyle Portofino’ya gidiyoruz. Küçük bir kasaba görünümünde. Renkli binalarıyla Simi adasını hatırlatıyor.  Yeme, içme oldukça pahalı. Ancak, deniz kenarında oturup bir bira yudumlamak ya da kahve içmek yapılmayacak şeyler değil.




Genova'dan görünümler
Genova

İtalya’nın en büyük liman kenti. Lüks teknelerin yapıldığı tersaneler var. Kuzey sırtını Apenin sıra dağlarına dayamış  bir kent. Dünyanın en büyük outlet’i Genova’da. Konaklamamız Genova’da. Kristof Colomb'un evi de bu kentte.

Nice-Cannes-Monoca-Monte Carlo 24/07/2015

Yolumuz üzerinde İtalya’nın kuzey sahillerindeki en büyük kenti Imperiadan geçtik. Buralarda parfüm yapımında kullanılan çiçek bahçeleri var. Özellikle lavanta Fransa’nın güneyinde popüler.
İtalya Fransa sınırındaki Menton şehrinden sonra Monako krallığındayız. Niceden İspanya’ya kadar olan topraklar Romalılara aitmiş. Bu yüzden Romalılara ait pek çok eser var. Bu yol Hannibal’in fillerle geçtiği yolmuş. Cimiez çiçek tarlalarıyla dolu. Fransa, parfüm endüstrisinin ilk geliştiği ülke. Parfüm fabrikaları burada. Catherine de medici parfümü ilk yapanlardan. Sahil yolu, Marsilya, Toulon’a kadar uzanıyor. Cannet, Cannes’ın üst kısımlarına deniyor. Biz bu sahil yolunu Cannes’a kadar gidip oradan geri dönerek gezeceğiz.




Cannes

Fransa’nın güneyinde. Provence bağlı. Fransız rivierası diye de biliniyor. Cannes film festivali’nin yapıldığı, uzun kumsalı, masmavi deniziyle hatırlanan, hafızalara kazınan bir şehir. Lüks mağazaların, otellerin ve casinoların bulunduğu 2 km uzunluğunda la croisette caddesi üzerinde palais des festivals et des congrés binası da bulunmaka. Bina  önünde ve yakınındaki park içinde ünlü artist ve aktörlerin el izlerini görmek mümkün. Festival Mayıs ayında yapılıyor.


Nice

Biz Nice’i eski şehir bölgesindeki Cours Saleya’dan (çiçek pazarından) gezmeye başladık. Burası gündüz meyva, sebze, çiçek satılan pazarı. Akşam saatlerinde cafe ve restaurantların dolup taştığı mekanlara dönüşüyor. Promenade des Anglais (İngiliz gezinti yolu) sahil yolu boyunca denize girmek mümkün. Şezlong için cüzi bir para ödemeniz gerekiyor. Deniz masmavi ancak sahil kumsal değil, taşlık.






Monaco'dan görünümler

Monaco

Grimaldi ailesi tarafından yönetilen bir krallık. Grace Kelly de burada hatırlananlar arasında. Vergi alınmıyormuş. Tüm gelirlerini casinolardan ve varlıklı insanların buraya yaptıkları yardımlardan elde ediyormuş. Varsıllığı burada hissetmemek mümkün değil. Formula yarışlarının yapıldığı pist, bildiğiniz şehrin sokakları. Ferrarileri, porscheleri, çok değerli antika arabaları yollarda görebilirsiniz. Eski şehir bölümünde kraliyet ailesinin yaşadığı saray bulunmakta. Saray deniz kenarındaki bir tepe üzerine inşa edilmiş. Liman ve şehrin manzarası buradan muhteşem. Monte Carlo’ya çıkıldığında casino önlerinde, hotel de paris önünde pozlar veriyoruz. Turdaki bazı arkadaşlar da içeride 20 Euro verip 50 Euro kazandılar. 





Kara Şimşek Nasıl?

Apenin dağlarını geçip düz bir ovaya, po ovasına indik. Delta üzerine kurulmuş alüvyonlu topraklar üzerinde irili ufaklı adalar var. Çok sulak bir yer. Baldo pirinci burada yetişmekte. Denizci bir kavim (kuzey Karadeniz’den gelen) gelip adalara, buraya yerleşiyor. 117 tane ada var. İlk San Marco adasına yerleşilmiş. En zenginler ve dükler tarafından idare ediliyor. Direkler dikilip, değirmen taşlarının üzerine evler inşa edilmiş. Adalar yollar ve köprülerle bağlanıyor. Denizcilik ve ticaretle uğraşarak çok zengin oluyorlar. Koloniler kuruyorlar. Zamanında en çok Bizanslılarla  ticaret yapıyorlar. Bizanslılar sanat bakımından ileriler. Bu yüzden burada doğu kültürü de görülmekte. Diğer adalara ulaşım farklı. Atık sular Mestreden arıtılıp Adriyatik’ten ilerlere dökülüyor. Murano, çok yüksek ısıda çalışılan, cam atölyelerinin bulunduğu, cam  işçilikleriyle meşhur; Buruno ise balıkçıların bulunduğu, renkli evlerin olduğu, dantel işleriyle popüler olan bir ada.  Osmanlı, İstanbul’u aldıktan sonra ipek yolu kesilmiş. Bu nedenle ticaretleri aksamış. Venedik’in iki büyük limanı var. Daracık sokaklarında dolaşıp, meydanlarından birinde yemek yiyip alışveriş yapmak ayrı bir zevk. 4-5 Euro müzik parası aldıkları unutulmamalı.. Bu benim Venedik'e ikinci gelişim...

Venedik ve Verona karnavalı aynı zamanda Şubat ayında yapılıyor. Karnavalın aslı, bizdeki şeker bayramı. Katoliklerde oruç sona erdikten sonra yapılıyor. Veba salgınını atlatmaları çok zor olmuş. Kışın çok soğukmuş. Venedik’in ortasından ters  S yaparak büyük kanal geçiyor. Rialto, ticari gemilerin mal alıp, mal bıraktığı bir yer. Venedikliler doğulu gibi övünmeyi seviyor. Deniz kıyısından geçerken bir aziz ve aslan heykeli var. Ahlar köprüsü, dükler sarayının arkasında hapishane var. Venedik’in sembolü kanatlı aslanın simgesi, "Bu şehir kanun ve kitaplarla yönetiliyor." anlamını ifade ediyor. Dükler sarayının denize bakan balkonundan, gelen misafirler; iç kısma bakan kısımdan halk selamlanıyor.


Ahlar Köprüsü 


San Marco meydanı 




San Marco meydanı




Büyük Kanal 

San Marco kilisesi,  Yunan haç planı üzerine inşa edilmiş. Bazilikanın tepesinde tam beş adet kubbe yer almakta. Kubbeler altın yaldızlardan oluşan mozaiklerden yapılmış. Bu mozaikler ise Bizans mimarisine ait. Cephesinde Aziz Marcus’un cenazesinin gelmesi resmedilmiş. Septimus Severus zamanında İstanbul’da bulunan at heykeller yerlerinden alınarak buraya getirilmiş. Napolyon da buradan alıp Paris’e götürmüş. Ama sonra tekrar Venedik’e getirilmiş. Atların yapılışı, MÖ. son yüzyıl (1.y.y.). Dük’ün mezarı da bugün Ayasofya’da. Bazilika’nın kapısı çok güzel. Şık kapı yapmalarının nedeni deniz ticaretinin yapıldığı yer olması. Koyu mavi ve yaldız buranın rengi. Gücü simgeliyor. Kazıklar, yol göstermek ve sığ olan yerleri işaretlemek için kullanılmış. Gün içinde denizde gel-gitler oluyor. Denizle, tatlı suyun karışması nedeniyle su pis gözüküyor.

Bologna 26/07/2015

İtalya'nın kuzeyinde Emilia-Romagna bölgesinde yer alan bir şehirdir. Emilia-Romagno denmesinin sebebi iki tür dağlı-ormanlı halk olması. Muazzam büyük viyadük ve tünellerle Floransa’ya bağlantılar yapılmış. Binaların çoğunun kırmızı tuğlalı olmasından dolayı kırmızı şehir deniliyor. Mermer, yüzeysel kaplama olarak kullanılmış. Üniversiteler şehri. Ortaçağda Paris’teki üniversiteler felsefe alanında iyi iken, Bologna’da sanat üniversiteleri çok iyi. Solculuk hareketleri, kızıl tugaylar buradan çıkmış.
Dönüşümüz Bologna üzerinden.

Gelelim en baştaki konuya…Uzun süre turla ilişkimi sağlayan kişi ve tur sahibi ile  yazışmalar yapmış ve bir sonuç alamamıştım. Artık cevap verme gereği bile duymuyorlardı. Ta ki internet üzerinden yaptığımız konuşmalara ortak tanıdığımız Abidin Lutfi Demir’i dahil edinceye kadar. Kişi başı 25 Euro ödemeye karar verdiler. Akıllarınca toplam 75 Euro ile zararımızı karşılamış oldular. Ticari ahlakları ve turumuzun ne kadar keyifli olduğu hakkında varın artık siz düşünün…