Yine gezi notlarını
döktüm önüme. Gecikmeli de olsa bu notları birleştirip sizlerle paylaşma zamanı
geldi. Ayhan, serbest çalıştığı için tatillerimizi, kısıtlı zamanlarda ve
özellikle bayram günlerinde yapmaya çalışıyoruz. Yine benzer şekilde 2015 Temmuz’un
18’in de kurban bayramının 3. günü İtalya yolcusuyduk. Daha önce gezi grubumla yurtiçi turlarına
katıldığım OGK turdan çok memnun
kalmış, sürekli telefonla irtibat sağladığım Elhan Deniz Melike Abdullahoğlu’ndan bu sefer İtalya turu için yardım
istemiş, İtalya turları olduğunu duyunca çok sevinmiştim. Ancak
konaklayacağımız otellerin merkezi yerlerde olmasını özellikle vurgulamıştım. İçim
rahattı. Elhan hanım iki seçenek sundu bize. Biri klasik İtalya turu diğeri
ise Mega İtalya turuydu. Biz mega İtalya
turunu kabul ettik. Son 10 gün kala turumuzun iptal edildiğini ama 1 gün
sonrası için aynı turların olduğunu ya da katılmak istemezsek, iptal
edebileceğini söyledi. Dediğim gibi zaman yok. Niyet var. Biz tamam dedik yola
devam. Bu arada yanan uçak biletleri de cabası. Bu konulara sonradan tekrar
değineceğim. Ayın 19’un da bayramın son günü İtalya yolcusuyuz. Sabah
Ankara’dan İstanbul’a, öğlen üzeri de Roma’ya uçuyoruz. Roma’ya indiğimizde bizleri
karşılayacak rehberi arıyor gözlerimiz ama (Aslında İstanbul’da karşılanacaktık.)
rehberimizi bulamıyoruz. Havaalanında bizim gibi küçük Türk grupları var. Onlar
da bizim gibi bekliyor. Elhan hanımın verdiği listeden Rehberimiz Müfide
Erkent’i arıyoruz. Havaalanında olduğumuzu kendisini bulamadığımızı söylüyoruz.
Meğer kendisi Fly Express’in rehberiymiş. Fly Express pankartıyla karşımıza
çıkıyor. Kendisi de dahil olmak üzere tüm tura katılanlar, bizim gibi
havaalanında bekleşen o küçük gruplardan söz ediyorum, bu turun toplama bir tur
olduğunu, böylece öğreniyoruz. Kimse Fly Expressle seyahat ettiğini bilmiyor. Çok
hoş değil mi? Daha tura katılanların ödedikleri ücretlerin farklı olduğunu da
sonradan öğreneceğiz. Ancak rehberimiz Müfide Erkent müthiş; en azından bu
konuda şanslıyız.
Vatikandan Görünümler
Neyse günlüğüme
döneyim. Şehir turuna ilk önce Vatikan’dan başladık. Zamansızlıktan Sistine
Chapel’i görememek büyük kayıp. Ama bir daha geleceğim… Vatikan ihtişamlı bir
yer. Heykeller ve Vitraylar sanat şahaserleri. Mikelanj’ın Meryem ana’nın
kucağında İsa’yı yaptığı “la pieta” heykeli en özellerinden.
La Pieata
Ama Vatikan başka şirketlerle de ortaklığı
olan dev bir uluslararası şirket işte. Duygularımı pek söylemeyeyim. İç açıcı
şeyler değil. Küçük bir şehir turundan sonra, İspanyol merdivenlerinin
İspanyol merdivenleri
yakınında bir yerde Carlo Menta Talevi luigie Luciano’da akşam yemeğimizi
yedik. Gece Hotel Regent’ta konakladık.
Şöyle diyelim merkezi yer istemiştik ya! Farz edin Ankara-Çay yolunda bir
otelde konaklıyorsunuz. Metro hattı da saat 23:00’de kapanıyor.
Colleziumdan Görüntüler
Ertesi gün ekip Pompei’ye
gitti. Biz kalıp şehri iyice gezip, öğrenmek istedik. Ege’nin daha önce buraya
gelmiş olması nedeniyle, Roma’yı rahat
gezdik. Hiçbir yeri atlamadan gezdirmeyi başardı. Bizim tarafımızdan koca bir
teşekkürü ve aferini hak etti. Kubbesi delik Pantheon, Piazza Novana, Trastevere,
Collezium ve Piazzo Venezia-Vittoriano, Piazzo Popola, ara sokaklardan ana caddelere, nehir boyunca yürüyerek tam
anlamıyla şehrin tadını çıkararak keşfettik. Ancak Roma imparatorluğu hakkında
daha fazla bilgiye sahip olmayı gerçekten çok istedim.
Pantheondan Görüntüler
Trastavere
Roma, tıpkı İstanbul
gibi yedi tepe üzerine kurulmuş. Biri batı, biri doğu roma imparatorluğu. Keşke tüm güzellikler İstanbul'umuzda da olduğu gibi kalsaydı. Roma'nın dünyanın en yeşil başkentlerinden biri olduğu
söyleniyor.
Fıstık Çamları
Efsanelere göre şehrin orjinal yeri Palatine tepesi. Romulus
tarafından kurulmuş. Diğerleri de Aventien
tepesi, Capitol tepesi, Quirinal tepesi, Viminal tepesi, Esquiline tepesi, ve
Caelian tepesi. Eskiden İstanbulda da gördüğümüz fıstık çamları bu şehrin
sembolü. Aziz Pedro, Sant Pietro=Vatikan’da gömülü. Yunan haçını Latin haçına
Michelangelo çeviriyor. Neron sirklerin şehre girmesini istemediğinden surlar
yaptırmış. Bu nedenle şehrin etrafı surlarla çevrili. Castle Sant’angelo
(melekler kalesi) mezar olarak yapılmış. Daha sonra papaların saklandığı yer
olmuş. Cem sultanın burada kalması nedeniyle bizler için önemli bir mekan.
Tiber adası Romayı ikiye bölüyor.
Melekler Kalesinden
Tiber Nehri
Collezium; amfitheatre
flaviano diğer adı. 50.000 kişi alıyor. İmparatorluk döneminde Gladyatör
dövüşlerinin yapıldığı yer. Roma’ya Etrükslerle gelmiş. üç katlı. Altta iki kat
daha var. Elips şeklinde. Bilet alıp içeri girmek oldukça zor. Colleziumdan
sonra Roma Forum ve Piazzo Venezia-Vittoriano ikisini de peş peşe gezmek
mümkün.
Roma Forum
Romus-Romulus
Piazzo Venezia-Vittoriano
İkiz Katedraller
(21/07/2015)
Lazio bölgesinden geçip
Umbria bölgesine geçiyoruz. Burada M.Ö. 493 yılında Batı Anadolu’dan göç edip Orviteo’ya yerleşen Etrüksler’in yüksek dağ
(yanardağ) tepelerinde kurduğu yerleşim yeri var. Dünyanın en güzel beyaz
şarapları burada üretiliyormuş. Korunaklı bir bölge olduğu için papalar burada
9-10 yıl kalıyorlarmış. Mimari yapıları Anadolu yapıları ile aynı imiş. Çünkü
görmeden geçtiğimiz yerlerden biri maalesef. Binalar kalker taşlarından
yapılmış. Dehlizler var. Monte Catini, termal bir kasaba. Toscana vadisi
içindeyiz. Cinque Terre de kaçırdığımız yerlerden biri. Bir dahaki sefere
inşallah.. Denizinin güzel olduğunu
biliyoruz artık. Elbe adası da buraya
ait. Şarapları özellikle Vascati şaraplarının denemeye değer olduğunu da
öğreniyoruz.
Siena doğal bir film
platosu gibi. Bir ortaçağ kenti. Toscana’nın tatlı tatlı tepelerinde zeytin
ağaçları ve bağlar var. Hem toprak hem de güneşin toprağa düşme açısı, üzümün
cins ve kalitesini değiştirirmiş. Dolayısıyla üzümlerin tatları ve kaliteleri
aranan düzeyde oluyor. Bunu burada öğreniyoruz. Siena ve Luca şehir devletlerinden ikisi. Önce
şehir devletleri sonra cumhuriyet kurulmuş. Siena, Mediciler döneminde Toskana
bölgesinin bir şehri. Pisa, bütün haçlı seferlerine katılmış korsan kasabası.
Medicilerden büyük papalar çıkmış. Mediciler, buraya hakim olmuş, aristokrat ve
zengin bir aile. Medicilerden 1. Kosmos Oğlunu ve gelinini öldürten deli bir
kral. Ama sanata düşkünmüş. Büyük sanatçılara yardımcı olmuş. Uffizi, ofis
demek. Bu nedenle, saraya bağlı uffiziler resimlerle dolu. Dünyanın halka
açılan ilk sanat galerisi uffizi. Siena
bankacılığın ilk şehri. Rönesans’ın başladığı yer. Florina İtalyancanın ilk
şekli. Siena eskiden ticaretin en yoğun olduğu yermiş. Eskiden mermer banklar
üzerinde alım satım işlerini gerçekleştirirlermiş. Zamanla bir evde küçük bir
komisyon karşılığında alıp satmaya başlamışlar. Buradan başka şehirlere de
kaymış. Bankaların ilk tomurcuklarıymış. Siena ve San Gimignano tam ortaçağ
kasabaları, eskiden tepelere çıkıp savaşları seyrederlermiş. Evlerin yanında
kuleler var. Alt kısmı depo, orta kısmı yaşam alanı, üst kat mutfak olarak
düzenlenmiş. San Gimignano’nun oluşma nedeni, yol üzerinde olması. (Hacı olmak
isteyenlerin ve tüccarların konakladıkları hanlar var.) Alabaster taşları ve dondurmaları meşhur.
San Gimignano'dan
Floransa, Avrupa’nın en
önemli şehirlerinden biri. Rönesans'ın
doğduğu yer. Arno Nehrinin etrafında kurulmuş. Birbirinden güzel tarihi
yapıları, sanat merkezleri, müzeleri ve meydanları ile herkesi kendine
çeken muhteşem bir şehir. Şehir, Mediciler
zamanında çok gelişmiş. Buradaki zeytinler ufak ve sıkmalık. İtalya’da
yemekler %99 zeytinyağ ile yapılıyor.
Katı ve hayvansal yağ kullanmıyorlar. Ay çiçek yağını, motor yağlarını inceltmek
için kullanıyorlarmış. Zeytin, içkinin yanında aperitif olarak veriliyor.
Puglia (Fulya) (çizmenin topuğu) zeytini mürdüm eriği kadar büyük. Kalamataya
benzemiyor. Floransanın bifteği ve riga sahilleri meşhur. Bibliotheque’i
Vatikandan sonra ikinci derecede öneme sahip. Santa Croce en eski meydan
kilisesi 12. y.y.’da Arnolfo di Cambio tarafından yapılmış. Duomo’nun inşası 140 yıl sürmüş. Galileo’nun, Michelangelo’nun,
Dante’nin, Machiavelli’nin anıt mezarları var. Bu yapının içinde Bardi ve
Peruzzi şapelleri de yer alıyor. Michelangelo Toscanalı, Rafael Romalıdır. Donettello
ve Michelangelo’nun yaptığı Davut heykelleri var. Michelangelo’nun yaptığı Davut
heykelinin aslı akademi galerisinde, kopyası ise Piazza della Signoria’da
bulunuyor.
Piazza del Duomo
Davut Heykeli
Şehrin simge
yapılarından biri de Ponte Vecchio köprüsü. Floransa’da bulunan en eski ve en
ünlü köprü. 1345 yılında yapılan köprü, şehrin en ünlü ve hareketli
noktalarından biri. Günümüzde köprü üzerinde birçok altın ve mücevher satışı
yapılan kuyumcular bulunuyor.
Ponte Vecchio
Uffizi Galerisi
dünyaca ünlü bir galeri. Dük I. Cosimo’nun çalışma ofisi olarak inşa edilmiş. Mimar Vasari tarafından yapılmış ve sonrasında
galeriye dönüştürülmüş. Galileo’yu Engizisyon mahkemesinden Mediciler kurtarır.
Cezası ev hapsine çevrilir. Galileo da, Dante de Floransalı. Floransa’nın
sembolü zambaktır. Belli başlı üç meydanı var.
Floransa Kuzey
İtalya’da Toskana bölgesinin başkenti. Piazza del Duomo (Duomo Meydanı) şehrin
en güzel meydanlarından biri. Duomo katedrali, biraz uzakta Giotto’nun çan
kulesi, Aziz Giovanni vaftizhanesi, duomo
katedralinin karşısında. Vaftizhane Bizans’tan kalma bir mabet üzerine inşa
edilmiş. Toskana stili ile yapılmış. Toskana stili demek mermer demek, renkli
mermerle yapılma demek. Kilisenin bitimine yakın bir yarışma yapılıyor.
Ghiberti ve Brunelleschi katılıyor. Ghiberti
kazanıyor. Güneye bakan kapı Lorenzo Ghiberti tarafından yapılıyor. Kapı altın
levha üzerine yapılmış. İncil’den alınan ayetler var. Cennet kapısı adını
Michelangelo vermiş. Kubbenin yapımını da Brunelleschi’ye ait. Çift kat ve oval
şekilde yapılmış.
Giotto’nun çan kulesi,
duomo katedralinin hemen yanında yer alıyor.
84,7 metre ve 414 basamakla çıkılıyor. Asansör olmadığı için çıkmak
oldukça güç ve uzun bir kuyruk var.
Signoria meydanı, bir
açık hava müzesi gibi. Şehrin ikinci büyük meydanı. Çevresinde önemli yapılar
var. Davut heykelinin kopyası, Vecchio Sarayı, Neptün Çeşmesi ve Loggia
dei Lanzi, meydandaki en önemli yapıların başında geliyor.
Floransa’nın en ünlü
meydanlarından biri de Piazza della Repubblica. Birçok ünlü mağazaları burada
görmek mümkün. Floransa’da Cosmopolitan otelde kalıyoruz.
Siena 22/07/2015
Etrüksler, Umbria ve
Toscana’ya yerleşiyor. Roma imparatorluğu dağıldıktan sonra birçok devlet
kuruluyor. Venedik (veneto) ve Toscana
(Toscana, kültürün ve sanatın doğduğu yer.). onlardan ikisi. Apenin’in kuzey
eteklerinde mermer çıkartılan yataklar
var. Floransa’ya inerken C tipi yanardağlar bulunmakta. Patlama sonrasında en
ideal yerleşim alanları bu düzleşen alanlar olmuş. Siena’da krallıklar,
cumhuriyetler, şehir devletleri kurulmuş. Siena, İtalya’nın en güzel ve en iyi
korunmuş ortaçağ kentlerinden biri. Araçlarla şehre girmek yasak. Tepelik bir
alana kurulmuş. Siena şimdide kontluklara bölünmüş durumda. Her bir kontluğun
ayrı bir simgesi var. Dar sokaklarda
dolaşırken bu semboller göze
çarpabiliyor. Şehrin en önemli meydanı yarım ay şeklindeki Piazza del Compo
meydanı. Piazza del compo meydanı istiridye kabuğu gibi beton çizgilerle
bölünmüş. Balık sırtı tabiri buradan geliyor. Meydanı önemli kılan diğer bir konu da yılda iki
kez 2 Temmuz ve 16 Ağustos tarihlerinde
yapılan “palio” denilen eyersiz at
yarışları.
Siena'dan
Siena, Apeninlerin
batısında kalan bölümünde. Toscana cumhuriyetine girdikten sonra ekonomik ve ticari
alanda gelişmiş. İlk evler, 3-4 katlı ve tavanlar yüksek, terra kottadan
yapılmış. Aynı zamanda hac yolu üzerinde olan bir üniversite kenti. Dericilik
üniversitesi var. En meşhur müzik akademisi yine Sienada. Duomo, İtalya’nın en
büyük katedrallerinden biri. Vaftizhane,
duomo’nun altında. Katedralin karşısına Scalagerielerin yapmış oldukları
hastane şimdilerde sergi sarayı olarak kullanılıyor.
Toskana Vadisi
Pisa
Toscana bölgesinde yer
alan UNESCO tarafından korunan şehirlerden biri. Etrafı surlarla çevrili.
Piazza Del Duomo (Piazza dei Miracolide-mücizeler meydanı) meydanında Pisa
kulesi, vaftizhane ve katedralin dışında bir de müze var. Eski şehre girerken
Afrikalı, uzak doğulu hediyelik eşya satıcıları karşılıyor. Hediyelik eşyalar
burada daha ucuz.
Tarihine gelince korsan kenti olan Genova ile ittifak kurmuş. Afrika’dan gelenlerle ve Osmanlılarla savaşmış. Sonra Toscana yardımcı olunca Toscana cumhuriyetine bağlanmış. Savaşçı bir devlet. I. Haçlı seferine katılmış, Kudüs’ün alınmasında da bulunmuş. Savaşmak aynı zamanda zenginlik demek. Topladıkları ganimetlerle zenginleşmişler. En büyük kolonileri de Sinop’ta. Haçlı seferleri durduğunda, veba salgını çıktığında fakirleşmişler. Ne derece doğru bilemem ama Sinop’tan çekilirken gemilerle tonlarca toprak getirmişler. Ve o toprakla Belediye binasını yapmışlar. Kudüs işgalinde de toprak getirmişler ve onunla da Campo Sacra alanını oluşturmuşlar. Galile Galileo, ünlü fizikçi Pisa ve Gepetto baba da buralı. Pisa kulesi, dört kuşak mimar olan pisano ailesi tarafından yapılmış. Kilise Toscana mimarisi tarzında. Kiliseye bakıldığında üç kapısı var. Uzaktan bakıldığında kapıdaki yazılar arap alfabesine benziyor ama aslında hayvan figürleri. Osmanlı sanatından etkilenmişler. Vaftizhanenin altı küt oturuyor. Üçüncü kata geldiğinde veba salgını, haçlı seferleri ve papalık savaşları nedeniyle paraları kalmıyor. Bu yüzden yan taraftaki mermerler kötü. Topladıkları mermerlerle yapıyorlar. 1960’lı yıllarda kulenin altı alüvyonlu toprak olması nedeniyle çelik çemberlerle güçlendirilip vinçlerle alttan ittiriliyor. Eğik olan kısma alttan beton dökülerek yıkılmasını önleniyor. Yıkılma ihtimali devam ettiği için eğim lazerle takip ediliyor.
Tarihine gelince korsan kenti olan Genova ile ittifak kurmuş. Afrika’dan gelenlerle ve Osmanlılarla savaşmış. Sonra Toscana yardımcı olunca Toscana cumhuriyetine bağlanmış. Savaşçı bir devlet. I. Haçlı seferine katılmış, Kudüs’ün alınmasında da bulunmuş. Savaşmak aynı zamanda zenginlik demek. Topladıkları ganimetlerle zenginleşmişler. En büyük kolonileri de Sinop’ta. Haçlı seferleri durduğunda, veba salgını çıktığında fakirleşmişler. Ne derece doğru bilemem ama Sinop’tan çekilirken gemilerle tonlarca toprak getirmişler. Ve o toprakla Belediye binasını yapmışlar. Kudüs işgalinde de toprak getirmişler ve onunla da Campo Sacra alanını oluşturmuşlar. Galile Galileo, ünlü fizikçi Pisa ve Gepetto baba da buralı. Pisa kulesi, dört kuşak mimar olan pisano ailesi tarafından yapılmış. Kilise Toscana mimarisi tarzında. Kiliseye bakıldığında üç kapısı var. Uzaktan bakıldığında kapıdaki yazılar arap alfabesine benziyor ama aslında hayvan figürleri. Osmanlı sanatından etkilenmişler. Vaftizhanenin altı küt oturuyor. Üçüncü kata geldiğinde veba salgını, haçlı seferleri ve papalık savaşları nedeniyle paraları kalmıyor. Bu yüzden yan taraftaki mermerler kötü. Topladıkları mermerlerle yapıyorlar. 1960’lı yıllarda kulenin altı alüvyonlu toprak olması nedeniyle çelik çemberlerle güçlendirilip vinçlerle alttan ittiriliyor. Eğik olan kısma alttan beton dökülerek yıkılmasını önleniyor. Yıkılma ihtimali devam ettiği için eğim lazerle takip ediliyor.
Genova yolcusuyuz. 23/07/2015
Yol üzerinde Lucca ve
Portofino da var.
Luca sit alanı.
Etrükslerin kolonilerinden biri. Etrafı surlarla çevrili. 13 kapısı olan bir
şehir. Surlar ilk çevrilen surlar değil. İlk savaşları Floransalılarla olmuş.
Toscana’nın mimari özelliği, ihtişamlı iki kilisesi var. Luca’yı tepe tepe
kullanan Napolyon olmuş. Luca’yı kız kardeşine, Parma’yı da ikinci karısına
hediye etmiş. Napolyon Luca’da sevilmiyor. İkinci eş Parma’da seviliyor.
Surlar, kısa ve kalın. 4.250 m uzunluğunda, 30 metre genişliğinde ve 12 metre
yüksekliğinde. Puccininin evi müze olarak
Pucci'nin evi
Lucca
Carrara mermerlerinin
çıkarıldığı yerden geçtik. Michelangelo, heykellerini buradan çıkan mermerlerle
yapmış. Floransa ve Genova arasında yol boyunca tüneller var. Lucca kumaş
ticareti yapıyor
.
.
Portofino'dan görüntüler
Portofino
Portofino adını duyup
ta “I found my love in Portofino” adlı şarkıyı hatırlamamak mümkün değil. Santa
Margherita Ferry Port’dan kalkan tekneyle Portofino’ya gidiyoruz. Küçük bir
kasaba görünümünde. Renkli binalarıyla Simi adasını hatırlatıyor. Yeme, içme oldukça pahalı. Ancak, deniz
kenarında oturup bir bira yudumlamak ya da kahve içmek yapılmayacak şeyler
değil.
Genova'dan görünümler
Genova
İtalya’nın en büyük
liman kenti. Lüks teknelerin yapıldığı tersaneler var. Kuzey sırtını Apenin
sıra dağlarına dayamış bir kent. Dünyanın
en büyük outlet’i Genova’da. Konaklamamız Genova’da. Kristof Colomb'un evi de bu kentte.
Nice-Cannes-Monoca-Monte
Carlo 24/07/2015
Yolumuz üzerinde İtalya’nın
kuzey sahillerindeki en büyük kenti Imperiadan geçtik. Buralarda parfüm
yapımında kullanılan çiçek bahçeleri var. Özellikle lavanta Fransa’nın
güneyinde popüler.
İtalya Fransa
sınırındaki Menton şehrinden sonra Monako krallığındayız. Niceden İspanya’ya
kadar olan topraklar Romalılara aitmiş. Bu yüzden Romalılara ait pek çok eser
var. Bu yol Hannibal’in fillerle geçtiği yolmuş. Cimiez çiçek tarlalarıyla
dolu. Fransa, parfüm endüstrisinin ilk geliştiği ülke. Parfüm fabrikaları
burada. Catherine de medici parfümü ilk yapanlardan. Sahil yolu, Marsilya,
Toulon’a kadar uzanıyor. Cannet, Cannes’ın üst kısımlarına deniyor. Biz bu
sahil yolunu Cannes’a kadar gidip oradan geri dönerek gezeceğiz.
Cannes
Cannes
Fransa’nın güneyinde.
Provence bağlı. Fransız rivierası diye de biliniyor. Cannes film festivali’nin
yapıldığı, uzun kumsalı, masmavi deniziyle hatırlanan, hafızalara kazınan bir
şehir. Lüks mağazaların, otellerin ve casinoların bulunduğu 2 km uzunluğunda la
croisette caddesi üzerinde palais des festivals et des congrés binası da
bulunmaka. Bina önünde ve yakınındaki
park içinde ünlü artist ve aktörlerin el izlerini görmek mümkün. Festival Mayıs
ayında yapılıyor.
Nice
Biz Nice’i eski şehir bölgesindeki Cours Saleya’dan (çiçek pazarından)
gezmeye başladık. Burası gündüz meyva, sebze, çiçek satılan pazarı. Akşam
saatlerinde cafe ve restaurantların dolup taştığı mekanlara dönüşüyor.
Promenade des Anglais (İngiliz gezinti yolu) sahil yolu
boyunca denize girmek mümkün. Şezlong için cüzi bir para ödemeniz gerekiyor.
Deniz masmavi ancak sahil kumsal değil, taşlık.
Monaco'dan görünümler
Monaco
Grimaldi ailesi
tarafından yönetilen bir krallık. Grace Kelly de burada hatırlananlar arasında.
Vergi alınmıyormuş. Tüm gelirlerini casinolardan ve varlıklı insanların buraya
yaptıkları yardımlardan elde ediyormuş. Varsıllığı burada hissetmemek mümkün
değil. Formula yarışlarının yapıldığı pist, bildiğiniz şehrin sokakları. Ferrarileri,
porscheleri, çok değerli antika arabaları yollarda görebilirsiniz. Eski şehir
bölümünde kraliyet ailesinin yaşadığı saray bulunmakta. Saray deniz kenarındaki
bir tepe üzerine inşa edilmiş. Liman ve şehrin manzarası buradan muhteşem. Monte Carlo’ya çıkıldığında casino önlerinde, hotel de paris önünde pozlar
veriyoruz. Turdaki bazı arkadaşlar da içeride 20 Euro verip 50 Euro kazandılar.
Apenin dağlarını geçip
düz bir ovaya, po ovasına indik. Delta üzerine kurulmuş alüvyonlu topraklar
üzerinde irili ufaklı adalar var. Çok sulak bir yer. Baldo pirinci burada
yetişmekte. Denizci bir kavim (kuzey Karadeniz’den gelen) gelip adalara, buraya
yerleşiyor. 117 tane ada var. İlk San Marco adasına yerleşilmiş.
En zenginler ve dükler tarafından idare ediliyor. Direkler dikilip, değirmen
taşlarının üzerine evler inşa edilmiş. Adalar yollar ve köprülerle bağlanıyor.
Denizcilik ve ticaretle uğraşarak çok zengin oluyorlar. Koloniler kuruyorlar. Zamanında en çok Bizanslılarla ticaret yapıyorlar. Bizanslılar sanat
bakımından ileriler. Bu yüzden burada doğu kültürü de görülmekte. Diğer adalara
ulaşım farklı. Atık sular Mestreden arıtılıp Adriyatik’ten ilerlere dökülüyor.
Murano, çok yüksek ısıda çalışılan, cam atölyelerinin bulunduğu, cam işçilikleriyle meşhur; Buruno ise
balıkçıların bulunduğu, renkli evlerin olduğu, dantel işleriyle popüler olan
bir ada. Osmanlı, İstanbul’u aldıktan
sonra ipek yolu kesilmiş. Bu nedenle ticaretleri aksamış. Venedik’in iki büyük limanı var.
Daracık sokaklarında dolaşıp, meydanlarından birinde yemek yiyip alışveriş
yapmak ayrı bir zevk. 4-5 Euro müzik parası aldıkları unutulmamalı.. Bu benim Venedik'e ikinci gelişim...
Kara Şimşek Nasıl?
Venedik ve Verona
karnavalı aynı zamanda Şubat ayında yapılıyor. Karnavalın aslı, bizdeki şeker
bayramı. Katoliklerde oruç sona erdikten sonra yapılıyor. Veba salgınını
atlatmaları çok zor olmuş. Kışın çok soğukmuş. Venedik’in ortasından ters S
yaparak büyük kanal geçiyor. Rialto, ticari gemilerin mal alıp, mal bıraktığı bir
yer. Venedikliler doğulu gibi övünmeyi seviyor. Deniz kıyısından geçerken bir
aziz ve aslan heykeli var. Ahlar köprüsü, dükler sarayının arkasında hapishane
var. Venedik’in sembolü kanatlı aslanın simgesi, "Bu şehir kanun ve kitaplarla
yönetiliyor." anlamını ifade ediyor. Dükler sarayının denize bakan balkonundan, gelen misafirler; iç
kısma bakan kısımdan halk selamlanıyor.
Ahlar Köprüsü
San Marco meydanı
San Marco meydanı
Büyük Kanal
San Marco kilisesi, Yunan haç planı üzerine inşa
edilmiş. Bazilikanın tepesinde tam beş adet kubbe yer almakta. Kubbeler
altın yaldızlardan oluşan mozaiklerden yapılmış. Bu mozaikler ise Bizans
mimarisine ait. Cephesinde Aziz Marcus’un cenazesinin gelmesi resmedilmiş.
Septimus Severus zamanında İstanbul’da bulunan at heykeller yerlerinden
alınarak buraya getirilmiş. Napolyon da buradan alıp Paris’e götürmüş. Ama sonra
tekrar Venedik’e getirilmiş. Atların yapılışı, MÖ. son yüzyıl (1.y.y.). Dük’ün
mezarı da bugün Ayasofya’da. Bazilika’nın kapısı çok güzel. Şık kapı
yapmalarının nedeni deniz ticaretinin yapıldığı yer olması. Koyu mavi ve yaldız
buranın rengi. Gücü simgeliyor. Kazıklar, yol göstermek ve sığ olan yerleri
işaretlemek için kullanılmış. Gün içinde denizde gel-gitler oluyor. Denizle,
tatlı suyun karışması nedeniyle su pis gözüküyor.
Bologna 26/07/2015
İtalya'nın kuzeyinde
Emilia-Romagna bölgesinde yer alan bir şehirdir. Emilia-Romagno denmesinin
sebebi iki tür dağlı-ormanlı halk olması. Muazzam büyük viyadük ve tünellerle
Floransa’ya bağlantılar yapılmış. Binaların çoğunun kırmızı tuğlalı olmasından
dolayı kırmızı şehir deniliyor. Mermer, yüzeysel kaplama olarak kullanılmış. Üniversiteler
şehri. Ortaçağda Paris’teki üniversiteler felsefe alanında iyi iken, Bologna’da sanat
üniversiteleri çok iyi. Solculuk hareketleri, kızıl tugaylar buradan çıkmış.
Dönüşümüz Bologna
üzerinden.
Gelelim en baştaki
konuya…Uzun süre turla ilişkimi sağlayan kişi ve tur sahibi ile yazışmalar yapmış ve bir sonuç alamamıştım.
Artık cevap verme gereği bile duymuyorlardı. Ta ki internet üzerinden
yaptığımız konuşmalara ortak tanıdığımız Abidin Lutfi Demir’i dahil edinceye
kadar. Kişi başı 25 Euro ödemeye karar verdiler. Akıllarınca toplam 75 Euro ile
zararımızı karşılamış oldular. Ticari ahlakları ve turumuzun ne kadar keyifli
olduğu hakkında varın artık siz düşünün…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder