Adrasan/Çavuşköy

Gidip gördüğüm yerleri bu sene yazmaya karar verdiğimi tatil dosyalarımın tarihlerinden anlamanız mümkün. Adrasan’ı çok sevdiğimi bilen dostlarım, “madem Adrasan’ı bu kadar çok seviyorsun neden orayı da yazmıyorsun?” demeye başlayınca Adrasan’ı da anlatmak farz oldu. Gezi günlükleri formatına uymasa da, bu çok sevdiğim ve 1993 yılından beri zaman zaman gidip, gezip görmeye doyamadığım Adrasan’ı anlatmam için engel değil.



Adrasan’ın Antalya'ya uzaklığı yaklaşık doksan beş km Adrasan’a gitmek için Antalya’dan Kemer’e doğru yol almanız gerekecek. Kemer’i de geçeceksiniz. Çıralı ayrımından sonra Olimpos/Çavuşköy tabelalarına kadar ana yoldan devam edeceksiniz.Bu tabelayı gördüğünüzde sola denize doğru dönüp yolun başındaki kır kahvesinde gözleme ve ayranınızı içip yemyeşil dağlara bakıp soluklanabilirsiniz. Ya da deniz yönüne uzanan biraz virajlı ve çam ağaçlı yirmi iki km'lik asfalt yolda mis gibi çam kokularını içinize çekerek devam edersiniz. Asfalt yol dediğime bakmayın. Bizim Ankara’nın yollarını hiç aratmıyor. Geçen seneye kadar yer yer stabilize yer yer de çukurlarla doluydu. Ama belki bu sene yapılmıştır, kim bilir! Çavuşköy köyün merkezi. Adrasan ise sahil şeridi olarak biliniyor. İnsanları sıcacık, dost canlısı. Deniz kenarına indiğinizde koyun sağlı sollu her iki tarafında eskiden sayıları çok az olan ve giderek artan küçük pansiyon ve otelleri görebilirsiniz. Sakın “bu kadar mı konaklayacak yer?” diye sormayın. Koyun solunda denize dökülen derenin yukarılarında gözlerinize inanamayacağınız güzellikte pansiyonlarla karşılaşırsınız.



Bu anlattıklarımla yükselen betonlardan söz etmiyorum. Doğayla barışık ve doğayla iç içe yapılar bunlar. Umarım bu anlayışları hiç değişmez, hiç bozulmazlar.




Adrasan deresine, Adrasan koyuna girmeden karşılaşacağınız cami yanındaki çınar ağacından sola dönüp, kısa bir süre sonra ulaşmanız da mümkün.




Bu yolu takip ettiğinizde Olimpos ayrımını da görebilirsiniz. Olimpos'a arabayla gitmek isteyenlere bu yolu kullanmalarını önermem. Ancak, Antik kent yön tabelalarını izleyerek yürüyüş yapabilirsiniz. Unutmayın! Likya yolu da, bu güzergah da yürüyüş parkurlarınızdan biri olabilir.



Biz, daha çok koyun sağındaki minik otellerden birinde kalmayı tercih ediyoruz. Her gelişimde kendimi evimde gibi hissettiğimden olacak, bir alışkanlık haline dönüştü. Ayrıca, kızımın edindiği arkadaşlıklar da bizi bağlayıcı kılıyor. O da, biz de daha serbest olabiliyoruz. Otelden çıkıp hemen denize inivermek de ayrı bir lüks gerçekten.

Adrasan’ın denizi çok temiz. Sabahın erken saatlerinde ya da akşam, herkesin elini ayağını çektiği saatlerde denizde, deniz kaplumbağalarını bile görmeniz mümkün.



Bu sizi korkutmasın. Çünkü onlar zaten sizden korkup hemen kaçıyorlar. Kumsala yumurtalarını bıraktıkları da oluyor tabi. Ama bir İztuzu/Dalyan veya Çıralı’da olduğu gibi değil. Yerli halk da, kalan konuklar da bırakılan yumurtalara zarar vermemeye özen gösteriyorlar.

Ben Adrasan’ı özgürce hareket edebildiğim, bana zaman kısıtlamaları konulmadan dolaşabildiğim kocaman bir tatil köyü gibi düşünüyorum. Yapılacak çok şey bulmak mümkün. Güne erken başlayıp ister Ford Otel’in yanından buruna doğru devam edip, isterseniz hemen Meltem Motel’in yanından yukarılara çıkıp (yaklaşık beş km’lik bir yoldur.) orman içlerinde yürüyüşler yapabilirsiniz. Her gün bu parkuru biraz daha uzatarak yeni yerler keşfetmeniz de mümkün, unutmayın!

Bizim diğer yürüyüş parkurlarımız ise koydan köye kadar (asfalt yol üzerinden) gidip caminin hemen yanındaki yola sapıp limon bahçeleri arasındaki yoldan Adrasan Deresi’ne, sonra dere boyunca ilerleyip tekrar sahile inmek ya da Likya yolunu takip edip diğer koylara tepeden ulaşmak olmuştur. Dönüşte muhakkak denizle buluşup kahvaltı sofrasına oturmak muhteşemdir. Sabahın o saatlerinde deniz çarşaf gibi sizi çağırıyordur zaten. Koyun istediğiniz yerinden denize girip denizin teninizi okşamasını, özgürlüğünüzü, kimsecikler yokken dilediğinizce yaşayın hemen. Koya tepeden bakan dağa tırmanmayı, tecrübeliyseniz atlamayın sakın.





Gününüzü bütün gün kıyıda kitap okuyarak denize girip çıkarak geçirebilirsiniz. Plaj voleybolu oynayabilirsiniz. Oranın müptelası olmuş Fransızları gibi su kayağı yapıp diğer koylarda dalmaya gidebilirsiniz. Tekne turları burada da var. Katılacak olursanız oltanızı yanınıza almanızı öneririm. Yıllar evvel İhsan kaptanın teknesiyle çıktığımız turda torik ve akya yakalamış, ancak eşimin yardımıyla tekneye çekebilmiştim. Siz balığın büyüklüğünü düşünün artık! Size önerim, yakaladığınız balığı sakın teknenin kaptanına kaptırmayın. Yoksa bizim gibi kaptanın davetini boşuna bekleyip elleriniz boş dönersiniz. Oraya kadar gidip tekne turlarına katılmamak olmaz tabii. Çünkü Ceneviz, Sazak ve Çıralı koyları görülmeden dönülecek yerler değil. Çıralı’ya gidildiğinde yanar taşa da muhakkak çıkmak gerek.





Adrasan, iki km’lik kumsalıyla yeşilin ve mavinin her türlü tonunu görebileceğiniz ender güzellikte doğal bir cennet. Şehir hayatından yorulduysanız, bakir güzellikler arıyorsanız, kuş seslerini, ateş böceklerini, sessizliği, sakinliği özlediyseniz, çam, incir, portakal, nar ve keçiboynuzu ağaçlarının kokusunu ciğerlerinize çekmek istiyorsanız, kumsalda ay ışığı ile uyuyup güneşin ilk ışıklarıyla uyanmak istiyorsanız, Adrasan tam aradığnız yer.




Hiç yorum yok: