3-6 Ekim 2014 bayram
tatilinde Prag yolundaydık. 9:15
uçağıyla hareket edip öğle saatlerinde
Prag’a indik. Turumuza havaalanından bindiğimiz otobüsle Prag kalesinden
başladık. Prag, klasik güzel bir Avrupa kenti..
Kale içinde gördüğümüz, üzüm bağlarıyla ilk şaşkınlığımızı yaşadık. Şehrin
merkezinde üzüm bağları vardı.. Kaleden bakıldığında Senato binasının
iskeletlerle dolu olan duvarı gözüküyor.
Kaledeki üzüm bağları
Kaleden görünümler
Çekoslovakya 1993’de ayrılmış.
Çek Cumhuriyetinin 10.400.000 nüfusu
var. Prag’ın nüfusu 1.500.000. Unesco’nun koruması altında. Bu yüzden otobüsler
her yere giremiyor. Lisanı çekçe. Slav dillerinden biri. İlki eski çince olan,
dünya’nın ikinci en zor dili.
Prag, Gotik mimarinin merkezi. II. Dünya savaşı sırasında Alman
işgaline uğramış. Komünizmi yaşamış eski bir doğu bloku ülkesi. % 99,3 oranında
okur yazarı var. Kaleye çıkarken
Belvedere sarayının önünden geçtik. Kral Ferdinand bu sarayı eşi adına
yaptırmış. IV. Charles zamanında ülke altın zamanını yaşamış.
St. Vitus katedrali
Prag’ın simgelerinden
biri. Ana projesi gotik ama farklı projeleri de içeriyor. Kale üç avludan
oluşuyor. Katedrale üçüncü avluya açılan geçitten geçtikten sonra ulaşıyorsunuz.
Katedral iki kısımdan oluşuyor. Çan kuleleri kale duvarlarının üzerinde. Malum,
burası cam ülkesi. Vitraylar nedeniyle aydınlık yapılmış. Vitrayların
güzelliğini ortaya çıkartmak için ana neften ışık alacak şekilde yapımı
planlanmış. Vitraylarda incil özetlenmiş. Ancak biri, diğerlerinden boya
tekniğiyle yapılmış olması nedeniyle ayrılıyor. Yapan kişi Çek ressam Alfons Mucha. (Çek pulunu çizen kişi de Alfons
Mucha’dır.) Katedralin içindeki vitraylar büyüleyici. İncelemeyi unutmayın…
Burası valilik katedrali.
Cemaati 100-150 kişi civarında imiş. 9-12 arası açık. Pazar günleri ayinleri var. St.
Vitus katedralinin yapımı yaklaşık altı yüzyıl sürmüş. 14.yy’da Petr Parler ve
oğlu tarafından inşa edilmeye başlanmış. 19. yy’ın ikinci yarısında tamamlanmış. Katedralin
dış cephesinde Anadoludaki karşılığı Çörten olan kötü, çirkin yaratıklar Gargoylar
var. Gargamel gibi…
Kale, Prens Borijov
tarafından 870 senesinde yaptırılmış. Arnavut
kaldırımlı, tarihi kiliselerle dolu ve hala dimdik tüm ihtişamıyla ayakta. Günümüzde de Çek Cumhuriyeti Cumhurbaşkanına
ev sahipliği yapıyor. Burada askerlik mecburi değil. Muhafız alayı askerleri
800£ alıyorlarmış. Cumhurbaşkanı kale içinde bir ofiste oturuyor. Bayrak asılıysa
Cumhurbaşkanı Miloş Zemman burada bulunuyor
anlamına geliyormuş. Tarihi esere bakışları, elmasa bakar gibi. Düşünün Söz
konusu olan sadece 1000 yıl! Amerikan başkanlarının su yolunda gidiyorlar. Miloş Zeman halk oylamasıyla seçilmiş. % 55’le iktidara gelmiş biriymiş. Şu an oy oranı % 1 bile değil deniyor. Alkolik
olarak biliniyor. Daha önceki Cumhurbaşkanlarından Vaclav Havel. Gelmiş geçmiş
en entelektüel, sanatçı kişiliği olan bir Cumhurbaşkanı. Vaclav Klaus’un
kleptomani olduğu söyleniyor.
Kaleden yürüyerek
şehrin merkezine iniyoruz.
Kiliselerin birçoğu
Avusturya Macaristan imparatorluğu döneminde yapılmış.
% 45 ateist
% 40 katolik
% 15 diğerleri
Çeklerin şehir
içindeki yaşam alanları 30-50 m2 civarında. Şehir merkezinde yaşayanların oranı
% 20 civarında. Küçük evlerde oturma nedenleri şehirdeki evleri sosyal bir yaşam
alanı değil. Uyumaya gittikleri bir alan. Ailece yemek yeme kültürleri yok. Akşam
yemekleri dışarda yeniyor. Bir çek evine davet ediyorsa paradan kaçıyor
anlamına gelirmiş. Asosyal olanları da birahanelere giderlermiş. Toplam 6
televizyon kanalları var. Bilindiği üzere dizi kültürü, kültür yayma konusunda
oldukça etkili. Bizim diziler, gündüz kuşağında yayınlanıyormuş. Bohem yaşam
denilince tembellik ve rahat yaşam akla geliyor. Ama aslında günü 8 saatlik 3 dilime bölerek
yaşamak demek. Çekler 8 saatten fazla çalışınca verimin düşeceğine inanırlar. 8
saat uykuya, 8 saat çalışmaya, 8 saat hobi, gezip eğlenmeye vakit ayırıyorlar.
GSMH bizden 3 kat fazla. Yerli arabaları SKODA, Şkoda olarak okunuyor ve yazık
anlamına geliyor. Volksvagen grubuyla ortaklık kurmuşlar. Geçen yıl 1.000.000
araç üretilmiş. Şehrin içinde toplu taşıma araçları çalışıyor. Üstten giden
tramvay 24 saat çalışıyor. Ekonomik araçlar fazla. İnsanlar mütevazı. Aile
yapıları bizden farklı. Eski ve yeni şehir,
siyah kuleyle ayrılıyor. Vltava nehri şehrin ortasından geçiyor. Elbe nehriyle
birleşip kuzey denizine dökülüyor. Old town’da kulelerin sayısı fazla. Charles
köprüsünün bir üstündeki köprüden Nazım Hikmet Ran’ın boğazı hayal ederek
şiirlerini kaleme aldığı cafe’ye ulaşılıyor. Çeşmeden akan su içilebiliyor. Çek
cumhuriyetinde 500’ün üzerinde bira markası var. Yılda kişi başına düşen bira
miktarı 135 litre. Almanlar da ise 110-112 litre. Almanlardan daha fazla bira
tüketiyorlar. Uyuşturucu kullanımı da belli oranda serbestmiş. İskandinav ülkelerinden
sonra İntihara meyilli bir toplum. Sebebi güneşi az görmek, alkol ve din…
Şerbetçi otu tarlaları
Çekler, tarım insanı.
Toprağı en iyi işleyen, doğayı seven insanlar. Bu iklimde yetişebilecek herşeyi yetiştiriyorlar. Kuru tarım (arpa, yulaf, darı) yapılıyor. Konza bitkisi
yetiştiriyorlar. Ayçiçeği, mısır, havuç, turp, soğan, patates, pırasa ve lahana
yetiştirdikleri. Milli sebzeleri lahana. Bu sayılan bitkiler bizde de Trakya bölgesinde
yetiştiriliyor. Elma, kiraz, çilek, kivi, erik yetiştirilen meyvalar. Elmadan içecek elde ediyorlar. İçki yapıyorlar. Burada yetişen ve dünyaya buradan
gönderilen şerbetçi otu, biranın olmazsa olmazı, idrar söktürücü ve GDO’suyla
oynanmamış tek tohum.
Çekler aynı zamanda Demir-Çelik
üreticisi (Demir yolları, otomotiv, silah vd.)
Petro kimya ürünleri de
üretiyorlar. İthal ettiği petrolü işleyebiliyor. Petro kimya tesisleri var.
Dünyanın en iyi kimyagerleri ya çekler ya da Almanlardan çıkıyormuş.
Turizm konusunda da
çok iyiler. Kendi nüfusu kadar yatılı turisti ağırlayabiliyor. Nüfusu geçtiği
de söyleniyor. Giriş-çıkışlarla 100 milyonu bulduğu söyleniyor.
Yaz-Kış Cuma
akşamından Pazar akşamına kadar Hata denilen yazlık evlerinde kalıyorlar. Hatalar,
şehirdeki evlerinden daha önemliymiş. Bu nedenle hafta sonları şehirde sıfır
trafik olurmuş. Buz hokeyi, ata sporları. Karasal iklim burada daha ağır
yaşanıyor. Çekler sportmen insanlar. Şişman insan görmek mümkün değil. Hemen
hemen hepsi fit insanlar…
II. Dünya savaşında
Almanlar tarafından ilhak edilmiş. Hitlere karşı koyabilecek güçleri yokmuş. Binalar
yıkılmamış ama 90.000 yahudi ve 30.000 sivil yok olmuş. Senato binasının
iskeletlerle dolu duvarı 1991’de yapılmış.
Bu duvarın yapılma nedeni, demokrasinin kıymetini bilin.. yoksa tekrar o
günlere dönebilirsiniz, demenin bir yolu. Unutulmasın!!
Charles Köprüsü:
Köprü 621 metre
uzunluğunda ve 10 metre genişliğinde. 3 adet kule ile köprü üzerindeki geçişlerin
kontrolü sağlanmaktaymış. Bunlardan iki tanesi kale tarafında diğeri eski şehir
kısmında. Köprü üzerinde yaklaşık 30 adet heykel var. Bir çoğu barok tarzda ve
1700’lü yılları yansıtıyor. Ancak bir çoğu taklitleri ile değiştirilmiş durumda.
1357 senesinde yapımına
başlanmış. Eski Kent Meydanında yer alan
kesinlikle görülmesi gereken bir yapı. Sokak müzisyenlerini ve ressamları
görebileceğiniz gibi hediyelik eşya satıcılarının da mekanı. 1357 senesinde, 9 Temmuz 5:31’de, yapımına
başlanmış. Bunun sebebi o dönemlerde tek sayıların ardışık diziliminin (1357 9
7 531) uğur getirdiğine inanılmasıymış. Köprüdeki en ünlü heykel, Aziz John
heykeli. Aziz John, Vaclav ailesinin özel rahibi. Rivayete göre Aziz John kraliçenin
tüm sırlarını bilen biri. Kral, kraliçenin sırlarını anlatması için Aziz John’u ölümle tehdit edince Aziz John ertesi sabah Charles köprüsüne ilk
gelecek olana sırları anlatacağını söyler. Kral ertesi sabah köprüyü
kapattırır. Atını ve köpeğini alır köprüye gider. Köpek, köprüde bekleyen
rahibe doğru koşar. Rahip Krala tüm sırları ilk gelene anlatacağını
söylemişti yaa… sırları köpeğin kulağına fısıldar. Kısaca kraliçenin
sırlarını kral da olsa paylaşmaz. Bu da onun ölüm fermanı olur. Kral, şu an
heykelin bulunduğu yerden, rahibi nehre attırarak öldürür. Şimdilerde köpek kabartmasına dokunmak prag’a bir kez daha gelmek demek. Buna inanılıyor. Bu yüzden o
kabartmalara sürekli dokunulduğu için pırıl
pırıl parlıyor. Ben de yakınlarım için birkaç kez dokundum valla..
The loha, barlar Sokağı biline.. İlginizi çekebilir…
Old Town Square (Eski
Kent Meydanı): Prag’ın tarihi merkezi. Nehrin batı kıyısında yer alıyor. Pek
çok tarihi eseri meydanda görmek mümkün. Jan Hus heykeli, Tyn kilisesi ve
belediye binası gibi.
Astronomik Saat
Astronomik saatin
bulunduğu meydan, Prag’ın en turistik
bölgesi. Her saat başında saat kulesinin etrafındaki kalabalık artıyor. Astronomik
Saat, 1499’da Mikail Hanuş, usta tarafından yapılmış. Hikayesi hüzünlü o yüzden
burada yazmayacağım. Özelliği 3 ayrı
sistemle birbirine bağlanmış. En üstteki kadran, şimdiki saat, ortadaki mevsim,
en alttaki astronomik saat. Ortada bir ibre var. Alttaki hareket eden kadran,
Dünyanın dönüşüne eşit. Kulenin mavi rengi gökyüzünün sonsuzluğunu, kahverengi
kısım ise yeryüzünü temsil ediyor. Resimler çeklerin tarımsal işlerini
anlatmış. Burçlar var. Tam ortada dünyayı bölen enlem ve boylamlar var. Her
saat başı çanlar çaldığında kuledeki pencerelerden 12 havari sırayla geçiyor.
Saatin her iki yanında hayata dair anlamlar yüklenen ikişer figür var. Elinde
ayna tutan figür; kibir ve kendini beğenmeyi, elinde altın kesesi tutan Yahudi;
açgözlüğü, faizciliği, İskelet; gelen ölümü, mandolin çalan osmanlı; keyif ve
eğlenceyi, ifade ediyor. Kısaca meali paranın, gücün, eğlencenin, cazibesine
aldanıp asla kendini kaptırma.. Kibirlenme.. Bu hayat sana da kalmayacak. Birgün ölüm senin de
kapını çalacak diyor.
Nove Mesto (Yeni Kent
Meydanı): Alışveriş merkezleri, kafeler, müzeler
ve tiyatro binalarının ve bizim otelimizin de bulunduğu bölgesi.
İkinci gün, Dresden ve
Terezin toplama kampı turuna katıldık. Terezin kampını ayrı bir başlık altında anlatmayı düşünüyorum. Dresden
için küllerinden doğan kent deniyor. Müze kent… Alışveriş için elverişli bir
kent. Porselenleriyle ünlü. Elbe nehrinin kıyısından geçerek gidiyoruz. Dünya
savaşlarının nedeni bilindiği gibi ekonomik buhranlar. II. Dünya savaşının nedeni de Amerikada çıkan
1929 ekonomik krizi.
II. Dünya savaşı
sonunda ilk kez savaş suçlularının bir kısmı Nürenbergde yargılanmıştır.
Savaşın masumları ölenler maalesef. Dresden II. Dünya savaşında hunharca
bombalanan bir şehir. Başka bir örneği yok. Savaşa hiç katılmamış ve hiç asker
yokmuş. Muhimmat sevkiyatı ihbarı alındığında üç çeşit bomba kullanılarak
şehirde taş taş üstünde kalmamış. Amerikalılar
tarafından 13 Şubat 1945 tarihinde bir anında patlayan, iki zaman
fünyeli, üç yangın çıkartabilen toplam 8000 ton bomba atılmış.
Toplama kampları ilk
kez 1903-1907’de Afrika ülkelerinde Almanlar tarafından uygulanmış. Bizim için
Sevr antlaşması neyse Almanlar için de Versay antlaşması aynı şey. SS kıyafetlerini
diken Hugo Boss, Siemens ve Tisen eski naziler.
Reichstag yangınından
sonra (naziler kundaklasa da suç solcuların üzerine atılır.)1933 de Hitler
iktidara gelir. Katledilenler sadece Yahudiler değil. Diğer unsurlar da
katledilmiştir. (Çingeneler, engelliler, eşcinseller vb. gibi) Auschwitz,
Dachau ve diğerleri imha kampları. Terezin, bir transportation kampı olarak yapılmış.
Etrafı hendekle çevrili bir kale olarak yapılmış. Kale olarak kullanıldığında suyla
kaplıymış. Sonrasında gestapo hapishanesi olarak kullanılmış. Ohre nehrinin
üzerinden geçerek Dresden’e gidiyoruz. Şansımıza Bira festivali var… Almanya gelişmişlik anlamında çok büyük ekonomik
güç. GSMH’dan eğitime kadar her anlamda bir numara. İleri teknolojik ürünler
yaparken kaliteden ödün vermemek önemli düsturları. 357 km2 yüzölçümü var.
Nüfusu yaklaşık 82.000.000. En büyük şehri Berlin. Tek başına bir eyalet. Nüfusu
şehirde 3,5 milyon, eyalet bazında 6,5 milyon civarında. Dresden’in nüfusu 500
bin. Çevresiyle beraber 1 milyonu buluyor.
Dresden II. Dünya
savaşında ağır bir bombardıman yaşamış. Ama 1946’dan beri yaralarını sarıyor. En küçük taş
zerresini dahi yok etmeden bir restorasyon gerçekleştirmişler. Mükemmel bir
şehir. Disiplinlerine, hayran kalmamak mümkün değil.
Üçüncü gün Prag'dan kara
yolculuğu ile iki saatte ulaşılan Karlovy Vary yolundayız. İki vadi arasında
kurulmuş bir cennet. Karlovy Vary, Prag
arası 127km. Kuzey-batı yönünde Almanya sınırına yakın bir kaplıca şehri. Yol
üzerinde 50. Km’de Çeklerin en meşhur iki birasından biri olan Krusovice'nin
fabrikası önünde durup, ilk kez sabahın 9:00’unda soğuk soğuk bira içiyoruz. Krusovice
bira fabrikası 2. Rudolf tarafından kurulmuş. Krusovice, aslında Hollanda
birası olarak dünyaca meşhur Heineken birasını da üretiyormuş. Bira onlar için bir
yaşam şekli. Krusovice 400 yıllık bir
bira. Darklarda alkol derecesi 5,5-6’ya kadar çıkıyor. Yoğunluğa göre 10
keskin. 12 yumuşak içimli.
Sabahın 9:00'unda soğuk bira içiyoruz.
Karlovy Vary, Imperial Otel
Karlovy Vary, 14.yy’ın ortalarında IV. Charles’ın bir avı
sırasında keşfedilmiş. İlk kaplıca IV. Charles’ın emriyle kurulmuş. Karl'ın hamamı anlamında, İngilizce'de
Carlsbad, Almanca'da Karlsbad diye biliniyor. Nüfusu 55.000 kişi. 1. Termal, 2.
Tarihi alan olmak üzere 2 kısımdan oluşuyor. Suyun sıcaklığı 30-70 derece
arasında. Mide, reflu vb. hastalıklara iyi geliyor. Sert ve içimi zor. Yavaş yavaş
ilaç gibi içe içe yürünmesi gerekiyor. Spalar, zayıflama ve göğüs hastalıkları
tedavi ediliyor. Tebno deresi kenti ikiye bölmüş. 1918 Temmuzunda Atatürk, bir Fransız
doktorun önerisiyle buraya gelmiş. Şifalı termal kaplıcaları ve gelecekte film
festivali nedeniyle ünlenecek dünya zenginlerinin akınına uğrayan bir yerleşim
yeri. Porseleni, Kristalleri, kağıt helvası ve başlangıçta mide ilacı olarak
yapılan Becherovkasıyla ünlü.
Rehberimiz Çetin
Altan, her yıl 28 Haziran - 6 Temmuz tarihleri arasında düzenlenen Uluslararası
Film Festivalinin, sinema dünyasının en önemli etkinlikleri arasında sayıldığını,
Bu tarihler arasında Hollywood'un ve dünya sinemasının birçok ünlü isminin buraya
geldiğini, gelecekte daha da popüler olacağını söylüyor.
Beethoven, Wagner,
Brahms, Tolstoy, Marx. Freud, Atatürk, Goethe, Chopin, kent tarihi boyunca
burayı ziyaret eden ünlü isimlerden bazıları.
Kente girişin hemen
sağ tarafında Atatürk'ün kaldığı pansiyon, şimdilerde otel ve otelin dış
duvarında Kemal Atatürk yazılı plaka görülebilir. Bu binanın karşısında Avrupa'nın
ilk beş yıldızlı oteli bulunuyor. Bu yapıda, 2006 yılında James Bond Casino Royale filmi
çekilmiş. Çekimlerde kullanılan palmiye ağaçları çekim ekibi tarafından şehre
hediye edilmiş. Kışın kapalı alanlara, yazın da açık alanlara taşınıyormuş.
Son gün, serbest
zamanda hem alışveriş yapıp hem de görmek istediğimiz yerleri görmeyi
planlıyoruz.
Dancing House,
Mimarları Frank Gehry ve Vlado Milunic. 1992 tarihinde yapılmaya
başlanmış ve 1996’da tamamlanmış. Fred ve Ginger ya da Tacici dum diye de biliniyor. IV. Charles köprüsünün iki üstündeki köprüye
daha yakın. Dans eden bir çift şeklinde yapılan bina, bir ofis binası aslında.
Yapıldığı dönemde çok da beğenilmemiş ancak sonraki yıllarda ilgi odağı olmuş.
Nazım Hikmet Ran'ın kaldığı üç deve kuşu oteli
Kavarna Slavia
Prag'dan ayrılmadan
önce görmek istediğimiz yerler arasında Nazım Hikmet’in Boğazı hayal ederek
oturup şiirlerini yazdığı Kavarna Slavia ve John Lenon duvarı da var. Kavarna
Slavia’da Nazım’ın izlerini bulmak ve o atmosferi yaşamak güzel. Bol kremalı
olmasına rağmen pastalarının tadına bakın derim. En azından Nazım için gidilip
bir kahve içilebilir.
John Lenon duvarı Kampa adasında. Bu duvar oldukça
popüler. Hatırladığım kadarıyla Fransız Büyükelçiliğine yakın. 1980 yılında
Lenon öldüğünde bir öğrenci duvara Lenon'ın resmini çizmiş. Polis silmiş. Çocuk yine çizmiş. polis yine silmiş. Bu
mücadele 1989 yılına kadar sürmüş ama mücadele,
çizenler tarafından kazanılmış. Şu an duvar rengarenk. Duvar önünde gitarıyla Beatles şarkıları söyleyen delikanlı duvara hayat veriyor.
Prag'a gelip Kafkadan söz etmemek olmaz. Prag=Kafka di mi?
Birkaç çekçe kelime... Sizin birkaç kelime söylemeniz onları çok mutlu ediyor.
Dobriden= iyi günler
Prosim=lütfen
Dobravice=iyi geceler
Dekuyn= Teşekkür
ederim.
Ahoy=Merhaba
1 yorum:
teşekkürler paylaştığın için. Kalemine sağlık. keyifle okudum.
Yorum Gönder