2017'in Eylül'ünde ilk kez uzun süre ayrı kalacağımız kızımızı master eğitimi için Danimarka-Kolding'e bırakıp, hüzünle dönmüştük.

Ama şehri sevmiştik. Bankadaki memur bile merak etmeyin. O bize emanet dedi. Kolding küçük sevimli bir şehir. Sakin, huzurlu bir öğrenci kenti. İnsanları güleryüzlü ve yardımsever. Bizim bozulmamış hallerimiz gibi. 

Şehrin merkezinde yürüyerek dolaşmak mümkün. Küçücük şehirde birbirine yakın dört tane üniversite var. Şehrin etrafı ormanlarla kaplı. Göller ve fiyortlar nedeniyle deniz özlemi daha az. Zengin nüfus, şehrin dışında yaşıyor. Tek bir AVM'si var. O da şehrin dışında. Ancak otobüsle ulaşabiliyorsun. 

Şehrin görülmesi gereken yerlerinin başında Koldinghus Castle geliyor. Danimarka kraliyet ailesine ait. 13. yy'da yapılmış. Daha sonra müze, kraliyet rezidansı ve savaş sırasında çok sayıda müzakerelerin yapıldığı bir mekan olmuş. Halen müze olarak kullanılıyor. Designskolen öğrencileri nin mezuniyet bitirme projeleri burada sergileniyor. Koldinghus'un kulesinden şehrin panoromik görünümü atlanmamalı. Kale 2. Dünya savaşında İspanyol askerler tarafından yanlışlıkla yakılmış.Yapılan restorasyon örnek olacak güzellikte. Koldinghus'dan önce ya da sonra Slotso gölünün etrafında dolaşmak şart bence.





Danimarka denilince ilk akla gelen konulardan biri tasarım tabii. Trapeholt müzesi, bunun görsel bir şöleni gibi. Muhakkak görülmesi gereken yerlerinden biri. Limana gittiğinizde ise boğazda, kıyıda oturuyormuş hissine kapılmanız mümkün.



2018'i bitirmeye birkaç gün kala Ege'nin yanındaydık. Hamburg üzerinden Kolding'e ulaşmak daha ekonomik. Bu nedenle Hamburg'a uçup oradan trenle ya da FlixBus'la Aarhus'a kadar gidebiliyorsunuz. Biz Kolding'e giderken bu sefer FlixBus'ı tercih ettik. Bizim dolmuşlar gibi. Her durakta duruyor. Ulaşacağınız yere daha uzun sürede varabiliyorsunuz. Bu nedenle tren daha rahat.




Hamburg'un şahane Opera binası

Yeni yıla, yeni yerler görerek gireceğiz. Ne güzel... Umarım bütün bir yıl böyle geçer. Programımız da Ege, tarafından yapıldı. Yani her şey, her yer bizim için süpriz olacak.

Bu sefer gezdiğimiz kentlerden kısa kısa notlar düşeceğim. 

25/12/2018 Kolding'den Ribe'ye gitmek için trenle Vejen'e kadar gidip, oradan otobüsle Ribe'ye... Sadece açık olan sandviç, hamburger yiyebileceğiniz bir büfe ve bir otelin lobisi var. Tipik bir iskandinav kenti. Hatta İskandinavların ilk yerleşim yeri olarak biliniyor. 12.yy.'da kurulduğu söyleniyor. Dar sokakları ve minik biblo gibi evleri, şahane.. Huzur veriyor.








Kraliçe Dagmar'ın heykelinin bulunduğu kalenin etrafı hendekle çevrelenmiş. Kale RiberHus içindeki kalıntılar 12.yy ortasına kadar tarihleniyor. 15.yy'da harap olmuş. 17.yy'ın ortalarındaki İsveç savaşlarına tanıklık etmiş ve yıkılmış. 

Viking müzesini de yine aynı sebeple gezemedik. 

Şehirler birbirlerine hem çok yakın, hem de trenle ulaşım çok kolay. Bu nedenle gezmek için günübirlik turlar planlamak daha akıllıca. Biz de öyle yaptık. En azından konaklama bedeli ödemedik. 

Vejle 27/12/2018 

Vejle, Kolding'e oldukça yakın. Danimarka'nın 9. büyük kenti. Vejle fiyordunun başında, Yutland yarım adasının güneydoğusunda yer alıyor. Ana caddesi yılbaşı nedeniyle oldukça canlı ve kalabalıktı. Limandaki sinüs dalgası gibi olan Lystbadenhavn ve Fjordenhus (fiyord evi) görülmeye değer yerler arasında.






Araç kiralayabileceğiniz applicationlar var. Ya da gideceğiniz yöne giden bir aracın yolcusu da (go more uygulaması) olabiliyorsunuz.

Biz de Odense'e giderken daha makul fiyata bu applicationdan yararlandık. Odense'de olduğumuz gün, hava çok soğuktu. Ana caddesi yılbaşı nedeniyle canlı ve kalabalıktı.




Ucuz ve kaliteli yemek bulmak için street foodlara gidebilirsiniz. Damak tadınıza uygunsa uzak doğu yemeklerini buralarda bulmak mümkün.

Fredericia ve Esbjerg 29/12/2018 

Ertesi gün yine kiraladığımız araçla Yutland yarımadasanın doğusundaki Fredericia'ya uğradık.





Sonrasında kuzey denizi kıyısındaki Esbjerg'e geçtik. Ben böyle bir soğuk görmedim. Kafayı sarmak, montun üzerini şalla örtmek, fayda etmiyor. Gözyaşları sel olmuş akıyor. Ayaz, kemiklerimize işliyor. Deniz kıyısındaki dev heykelleri görmeyi kafaya takmasaydık, çoktan vazgeçerdik. Heykelleri yakından görüp, hemen koşar adımlarla oradan uzaklaştık. Akvaryum nispeten kapalı bir alan. Fokların bulunduğu alan hariç. Diğer deniz canlıları iç mekanda yaşatılıyor. Küçücük bir havuzda 6-7 fok bir arada.. Tedirgin edici ve çok üzücü.




Swend Wiig'in boyları 9 metre olan Men and Sea heykelleri
yüzleri  kuzey denizine, İngiltere/Edinburg'a bakıyor.




Gece 23:00'de bile hava hala aydınlık. 

30/12/2018 günü trenle Aarhus'a geçiyoruz. İlk iş, eşyalarımızı, airbnb'den kiraladığımız eve bırakıp, yürüme mesafesindeki AROS'a gidiyoruz. Resimler ve heykeller elbet görülecek. Teras kat gökkuşağı renklerinde. Panoromik şehir manzarası ve ışıklarla, renklerle oynamak ayrı bir tat. Yaşama renk katıyor.







Ron Mueck'in devasa balmumu heykelleri


Ribedeki küçük evler gibi burada da Mollestien sokağında o evleri görmek mümkün.





2019'a Frederiksbjerg semtindeki airbnb evimizde girdik. Kendi yaptığımız mezelerle, yemeklerle kendimize güzel bir yılbaşı sofrası hazırladık. Ama millet, daha 24:00'ü beklemeden sokaklara çıkıp havai fişek atmaya başladı. Çocuk, genç, yaşlı, her yaştan insanlar, uzun borulara, şişelere yerleştirdikleri havai fişekleri patlattılar. Sabaha kadar, hatta ertesi gecede devam etti. Bu kadar yoğununu hiç görmemiştik. Mahalleler, sokaklar havai fişek aracılığıyla sanki birbirleriyle konuşuyordu.





Limanı, kütüphanesi (böyle bir kütüphaneyi görmeye alışkın değilsiniz o yüzden  görülecekler listesinin en başına koyun.) botanik parkı zevkle dolaşılacak mekanlar.







Ankara'ya dönüşümüz Kopenhag üzerinden. Bir gün evvelden gittik. Trenle gitmeyi planlıyorduk. Ancak, bütün seferler iptal edilmişti. Bir gün evvel, bizim Aarhusta olduğumuz gün, şehri dolaşalım diye çıkmıştık. Öyle bir fırtına vardık ki; üçümüz kol kola girdiğimiz halde ayakta durmakta zorlanıyorduk. Biz de eve geri döndük. O gece işte, Kopenhang'a yakın bir yerde yük katarından bira kasaları, fırtına nedeniyle banliyö treninin bir vagonunun içine girmiş ve yanlış hatırlamıyorsam 8 canın hayatına mal olmuştu. Bu nedenle FlixBusla Kopenhag'a gittik. Seferlerin iptali sonucu, gidişimiz öğleden sonrasına kaldı. Ama biz Humleback deki Louisiana Museum of Modern Art'a gitmekten vazgeçmedik. Gördüğüm en güzel müzelerden biri. Gezimizin bonusu oldu.












Hiç yorum yok: