İlçede o kadar çok müze
var ki; kültür evi, terazi müzesi, manifaturacı Neşet efendinin dükkanı,
Kalaycı Akkuzu, kunduracı Rıza Çavuş’un dükkanı, semerci Gırbaş Ali’nin
dükkanı, doğa ve hayvan müzesi, kına evi, soba müzesi, oyuncak müzesi, ilçe merkezinde bulunan duvar müzesi ve Şeyh
Ali Semerkandi müzesi (türbesi) görülmeye değer.
Kültür evi, eski milletvekili Oktay Vural’ın eşinin ailesine ait bir evmiş. Restore edilip, turizme sunulmuş. O dönemde yöre insanının kültür ve yaşam şeklinin canlandırıldığı tipik bir Türk evi. Meslek sahiplerinin dükkanları, gerçekten yaşamış ve yaşamakta (Kalaycı Akkuzu’ya uzun ömürler dileyelim.) olan insanların dükkanları şimdi müze olarak kullanılıyor.
Doğa ve hayvan müzesindeki hiçbir hayvancan öldürülmemiş. Bölge coğrafyasında ölen hayvanlar belediye tarafından toplanarak tahnit edilmiş ve bu canlar, yaşadıkları doğal ortamlarının canlandırıldığı müzede sergilenmekte.
Soba müzesi de oldukça ilginç. Bina, bina gibi değil. Soba olarak yapılmış. Hatta müzeye giderken burada pek bir şey yoktur ama hadi girelim bakalım dediğim bir yer. Beni çok şaşırttığını itiraf etmeliyim. Müze içinde çoğu antika değerinde ince işçiliğe sahip, su buharı, gaz, yağ ve kömür kullanılan muhteşem sobalar var. Yakın zamanda terası ve en üst katı kafe’ye dönüştürülecekmiş.
Sunay Akınla birlikte oyuncak müzelerimiz de artacak. Bildiğim 3 tane şimdilik. İstanbul Göztepe’de (Sunay Akın’ın), İstanbul Balat’ta ve üçüncüsü de burası oldu. Büyük, küçük tüm çocukların ilgisini çekiyor.
Bir güne ne kadar çok şey sığdırabilirsek o kadar iyi bizim için, o kadar memnun kalacağız. Bundan sonraki gelişimiz için belki de hedef belirlemiş olacağız. Bu sebeple Aluç dağı mesire alanı üçüncü durağımız. Yazın birçok spor aktivitelerinin yapıldığı bir yer. Tırmanma ipleri, büyük salıngaç görünür bir yerde. Ancak zipline’nın var olduğu da yazılmış. Muhtemelen sonbahar sebebiyle kaldırılmış olabilir. Belki de farklı bir yere kurulmuş olabilir. Ancak biz göremedik. Alanda karnınızı doyurabileceğiniz, çay, meşrubat içebileceğiniz bir büfe de mevcut.
Akşam çayı için
Çamlıdere gölpark göletine gittik. Çevresi çok güzel. Yemyeşil… Ancak, kıraç
alanı ağaçlandırmaktansa insanlar kolayına kaçmış, orman alanın içine girerek
yeni konutlar yapmışlar. Bu durum insanın içini acıtıyor. Umarım buna bir son
verirler. Yeri gelmişken dikkatimi çeken bir konu da uyuz olan, tedavi
edilmeyen sokak canları. Bu sebeple ilçenin bir veteriner ihtiyacı olduğu açık.
Çay molasından sonra artık dönüş yolundayız. Dönüş yolunda görmeyi istediğimiz iki nokta daha var. Fosil ormanı, Yahşihan Pelitcik beldesinde ve Çeltikçi ayrımından sonra Kızılcahamam yolu üzerindeki Abacı peri bacaları. Yaşının 11-23 milyon yıl olduğu tahmin edilen fosil ormanının oluşum nedeni, volkanik patlamalara bağlı olarak yanan ağaçların, silis içeren göl sularının altında kalması ve volkanik küllerin, bu oluşumun üzerini örtmesi sonucu meydana gelmiş. Ama yönlendirme levhaları olmadığı için bulamadık. Belki de olmaması doğru bir durum. Neler olabileceğinizi tahmin edersiniz.
Abacı peri bacaları ise oluşum halinde. Peri bacalarının oluşumu heyecanlandırıyor. Ama bunun erozyonun da bir işareti olduğu unutulmamalı. Park içindeki kulelerden panoramik fotoğraflar çekmeniz mümkün. İyi seyirler…
3 yorum:
Evliya Çelebi gibi turlara başladınız.Yanıbaşımızdakigüzellikleri tanıtıp hatırlatıyorsunuz,kış gelmeden yeni sürpizlerınizi bekliyorum.M.Gürel
Sevgili Güzin
Ne güzel anlatmışsın. Bu gezinin parçası olarak ben de çok keyifli ve güzel bir gün geçirdim. Yanıbaşımızda ki güzelliklerden haberdar olmak başka bir heyecan.
Sevgiyle nice gezmeler olsun. Feryal
Bu güzellikleri benimle de paylaştığın için teşekkür ederim.Sanki beraber gezdik.
Yorum Gönder