ALAÇATI


1850’li yıllarda bataklık olan Alaçatı, mimar olan Hacı Memiş Ağa’nın önderliğinde hendek açılarak kurutulmuş. Şimdi Alaçatı’da Hacı Memiş Ağa mahallesi varmış. Açılan kanal daha sonraları gemilerin yanaştığı bir liman olmuş. Adalardan gelen Rum işçiler buranın imar işleriyle uğraşmışlar. Daha sonra, bu Rum işçiler Alaçatı Limanının 1 km kuzeyindeki yeni Alaçatı'ya yerleşmişler. İşleyebilecekleri tarlaları olmadığı için, yap-işlet-devret modeliyle burada toprak sahibi olmuşlar. Bağcılık ve Zeytincilik yaparak geçimlerini sağlamışlar. Üretim, mubadele yıllarında buraya gelen göçmenlerle, bildikleri tek yetiştiricilik olan tütün ve kavun yetiştiriciliğine dönmüş. Ama başarılı olamamışlar. Şimdi yapılan işler malum … turizm



Ayrıca Alaçatı Türkiye'nin tek sakız ağacı yetiştirilen yeri. Alaçatı Limanı, devamlı esen rüzgârına rağmen dalgasız deniziyle surf yapmaya elverişli önemli bir merkez. Eski taş evler restore edilip, kullanılıyor. Evler, alaçatıya özgü kesme taşlardan yapılmış. Hafif sarı görünümlü. Kışın sıcak, yazın serin tutuyormuş.



Pencereleri saksı çiçekleriyle süslenmiş daracık sokakları ve bu daracık sokakların açıldığı küçük meydanlar çok sevimli, çok güzeller. Değişik bir dokusu var. Yalnız yeme içme oldukça pahalı… Bir örnek vermek gerekirse Ankara, İstanbul, Bodrum gibi yerlerde bir top dondurma 1 lira iken Alaçatıda 1 top dondurma 4 lira. Akşam yemeği için söylenen rakamlar ise kişi başına yaklaşık 180 tl ödendiği yönünde. Bu nedenle o akşam Sığacık’a deniz kenarında salaş bir lokanta’ya gidiyoruz. 6 kişi toplam 100 tl ödeyerek çıkıyoruz. Yediklerimiz, midye dolma, çupra, kalamar tava, sardalya, tekir, salata ve çeşitli içecekler. Tekrar gidip orda yer misiniz? derseniz, evet gider yerim…






Hiç yorum yok: