BODRUM



Bodrum’u anlatmak hem kolay, hem de çok zor. Bodrum bir metropol olma yolunda büyük bir yol katetmiş. Bu çok hoş mu? değil... Gece ya da gündüz fark etmiyor. Trafik her zaman çok yoğun. Her zaman çok kalabalık. Yeşil alanlar her yerde olduğu gibi burada da her geçen gün azalmakta. Orada olduğumuz zaman yine Yalıkavak tarafından dumanlar yükseliyordu. Bütün sahil şeritleri, dağlar taşlar irili ufaklı, estetikten yoksun evler, sitelerle doldurulmuş. Betonlaşma hızla devam etmekte.


Kaldığımız yer, sahil kenarında değil ama deniz manzaralı, denize en geç 10 dakika yürüyüş mesafesinde, sahilde plajı da olan güzel, sessiz bir mekandı. İsteyenler burada spor yapma imkanı da bulabiliyor. Bu nedenle bu fırsatları kaçırdığımızı söyleyemeyeceğim. Sabah erken kalkıp kondisyon salonuna sonra masa tenisine, sonra havuza, denize derken akşamı ediyorduk.





Kadıkalesi, şirin bir belde. En güzel tarafı ise bence Bodrum'un incisi Gümüşlük'e yakın olması. Sit alanı olması sahilde yapılaşmayı engellemiş ama arka sırtlar betondan nasibini almış. Özgünlüğünü hala koruyor. Pek çok insan sabah kahvaltısı için sahile iniyor. Ya börekçiden böreğini alıyor ya da simit ve peynirle oradaki çay bahçelerinde hem gazetelerini okuyor hem de kahvaltılarını yapıyorlar. Tavşan adasına giden o sığ yol, her zaman karınca yolu gibi. Oradan manzara müthiş tabi…Uludağ üniversitesi, antik kentte (Myndos) arkeolojik kazılar yaptığı için adanın arka tarafına geçmek yasak. Belli bir yere kadar izin var. Myndos sözcüğü etimoloji yönünden incelendiğinde “Ana Tanrıça’ya Tapınma” anlamına geliyormuş. Myndos’un arkasındaki tepelerde, uzun burnun ucunda gümüş ocakları bulunuyormuş. Daha sonra buraya verilen Gümüşlük ismi bu maden ocaklarından kaynaklanıyormuş.






Gümüşlük’teki birçok evin duvarlarında Helenistik döneme ait sütun başlıkları, mimari parçalar kullanılmış. Tavşan adasından baktığınızda antik kente ait ya bir sur ya da bir mendirek kalıntısı da olabilir, görülebiliyor. Güneşin batışını izlemek istiyorsanız, elinize kadehlerinizi ve şarap şişenizi alın. Gümüşlük'ün veya Turgutreis'in yolunu tutun. Hafızalarınıza kazınacağından şüpheniz olmasın. Yaşadığınıza şükredip gözlerinizi bu alevle dolduracaksınız emin olun. Sahildeki balıkçı lokantalarını da sakın unutmayın. Balık, salatayla kalkarsanız makul bir fiyat ödeyebilirsiniz. Amaaa deniz mahsüllerini buna ilave edecek olursanız, fiyatlarının katlandığını görürsünüz. Benden söylemesi...







Hiç yorum yok: