GAP TURU II. KISIM (Göbekli Tepe, Dara, Mardin, )

 


 

 
 




Göbekli Tepeden Görünüm

Göbekli tepe, görmeyi sabırsızlıkla beklediğimiz yer… Göbekli tepeyi, 1986 yılında pullukla toprağını süren Şafak Yılmaz bulmuş. Göbekli Tepe’nin  karbon 14 yönteminle tarihlenmesi yapılmış. Bundan 12.000 yıl önce yapılan bir tapınak olduğu tespit edilmiş. Benzer yapıdaki Stonehedge’den 7.000 yıl daha eski. Yapıldığı tarihten tam 1.000 yıl sonra düzenli ve özenli şekilde kapatılmış. Nedeni bilinmiyor. Daire şeklinde yerleştirilmiş, 12 adet T şeklinde taş var. 12 sayısı pek çok şeyle ilişkilendiriliyor. 12 takım yıldızı, 12 imam, 12 havari, 12 tanrı gibi..  Buğday, arpa, mercimek ekimleri burada yapılmış. Bundan önce Çatalhöyük ve Diyarbakır çayönünde ilk buğday ekimi yapıldığı tespit edilmiş. Sunaklar var. Hayvan değil, insan kurban edildiği düşünülüyor. Stellerin bakış yönleri hep kabeye doğru. Stellerin üzerinde sürüngen ve etobur hayvanların kabartmaları var. Rehberimiz, 7 adet ördek kabartmasının benzerinin Sivas Divriği Caminin cennet kapısında da olduğunu söylüyor. Kazı alanı 9 hektarlık bir alanda oluşturulmuş. Etrafı telle çevrili. Toprak sahibi toprağı karşılığı 80 milyar almış. Bu nedenle etrafına zeytin ağaçları dikmiş.  Toplam 20 tümülüs olduğu söyleniyor. Ancak 4’ü açılmış. Tamamının açılması planlanmıyormuş ama edinilen bilgiler karşılığında dinler tarihinin değişeceği söyleniyor. İnsan cesetleri güneşe gömme şeklinde bulunmuş. Neolitik çağda çanak çömlek yapamayan insanlar nasıl oluyor da bir mimarlık şahaseri yaratabiliyorlar! Şaşırmamak mümkün değil… Göbekli tepede yazılı ve metal hiçbir şey yok. Ancak taşlar üzerinde çeşitli kabartmalardan oluşan semboller var. Sürüngenler, aslan, leopar, turna, ördek, ceylan vb. resmedilmiş.




Göbekli Tepeden

3 Haziran, Salı Mardin yolundayız. İlk durağımız Yezidilerin yaşadığı Viranşehir. 230 bin dolayında nüfusa sahip Kızıltepe’den geçiyoruz. 100 bin dolayında nüfusu olan Kasr-ı Genco aşiretinden Ahmet Türk’ün memleketiymiş. Antik Dara kentine gitme önerisi oy birliğiyle kabul ediliyor. Mardin’in güneyinde, Güney-doğunun Efes’i olarak adlandırılan  30 km uzaklıktaki M.Ö. 3.yy’da kurulan, 2500 yıl öncesine ait  Dara kentine gidiyoruz. Mezopotamya ovası ile Tur-Abdin dağları arasında kurulmuş. En önemli yapılar, Romalılar döneminde yapılmış. Dara antik kentinde zindan denilen yere taş merdivenlerle iniliyor. Gördüklerimiz karşısında şaşkına dönüyoruz. 




Dara Antik Kenti

Çünkü yaklaşık 40 metre yüksekliğinde, sadece biri hariç, tek ve çift olarak dizilmiş, 20 tane sütunla çevrili oldukça geniş bir bize göre mabet olan bir alan. Yerin o kadar altında olmamıza rağmen nefes almakta zorluk çekmedik. Tam tersi tertemiz bir hava vardı. Prof.Dr. Metin Ahunbay’a göre ilk barajmış. Dara, İstanbul ve Mısır olmak üzere dünyada üç yerde varmış. Kentin ortasında bulunan, o zaman şehrin su ihtiyacını karşılayan su sarnıcı on tane ana kanal şuan harabe durumunda ve restore edilmeyi bekliyor. İkisi arkada, sekizi önde. Gelen su 10 km öteden Tur-Abdin dağlarından sel suları arıtılarak daha sonra yeraltı kanallarıyla yeraltı sarnıçlarında depolanarak su ihtiyacı karşılanıyormuş. Benzerini Ürgüp-Göreme’de görebileceğiniz Nekropol (ölüler kenti) 3-4 km uzunluğunda.









1.       Sur duvarları  ve gözetleme kuleleri
2.       Kral yolu-saray yolu
3.       20 odalı saray kalıntısı, mozaik tabanlı
4.       Kilise
5.       Su sarnıcı
6.       İslami dönem
7.       Sarnıç
Sarnıç, kilit taşları ile yapılmış. Her biri 7-8 metre boyunda. Altı imparatora ait mezar var. Zerdüştlüğün simgesi tavus kuşu  ve sasanilerin simgesi güneş kabartmaları var. Din adamları oturarak, yüzleri doğuya bakar şekilde gömülüyormuş. Aile mezarlığını da gezdik. Bir odada üç aile olabilirmiş. Bir tanesinde 13 iskelet, gözyaşı şişeleri ve ziynet eşyaları bulunmuş. İkincisi ise hiç açılmamış. Zerdüşt dinine inanan Sasanilerin güneş tapınağı var. Doğuda 2 pencere var. 21 Mart ve 22 Eylül’de güneş içeri girebiliyor. İnançlarına göre; kapı yanında bulunan sunakta ailenin ilk kız çocukları kurban ediliyormuş. Yılın belirli günlerinde Hıristiyanlarda kendilerine işkence yapıyorlarmış. Ölen tavus kuşunun etini hangi hayvan yerse onun eti helal olurmuş.
Amfi tiyatro ve Agora toprak altından çıkarılmamış.  Dara’da 1000 yıl öncesinden kalan taş ocakları var. Mardin evleri Dara’dan çıkarılan taşlarla yapılmış.





Mardin


Öğlen yemeğimizi Mardin’in içinde “Ebrar mahalli yemekler” denilen yerde yiyoruz. Mardin’e,  kale anlamı olan Merdo (tek kale Süryaniler için), Marde, Matedin, merdin (yılanların bölgesi Kürtler tarafından kullanılmış), Merlin isimleri verilmiş. Şehir Ermeniler için de önemli. Deyrül Zefaran manastırı, 1932’ye kadar Süryanilere liderlik yapmış. Süryanilerin liderliği şimdi Şam’da imiş. İslamiyet anlamında da değerli. Ulu cami buradaki en önemli eserlerden biri. 



Evler iki katlı yapılmış. İlk kat ahır olarak, ikinci kat yaşam alanı olarak kullanılmış. Daha sonra Türk İslam senteziyle evler yapılmış. Alt katlar selamlık, ikinci katlar haremlik olarak değerlendirilmiş. Erkek misafirin geldiği tokmak sesinden anlaşılıyormuş. Küçük tokmak sesi kadın misafirlerin, büyük tokmak sesi erkek misafirlerin geldiğine işaret edermiş. Evler güneye, Mezopotamya’ya  bakıyor. Mezopotamya ovası, göz alabildiğince büyük. Bu nedenle denize benzetiliyor. Taşın dans ettiği, güneşin doğduğu kent deniliyor. Gündüz seyranlık, gece gerdanlık da deniliyor. Yakın zamanda Teleferik projeleri var. Betonarme binaları yıkacaklarmış. Çok yerinde bir karar… Badem şekeri, kahvesi, kumaş ve telkarisi meşhur. Yapılan inşaatların % 80’i Otel inşaatı. Sokaklar dar olduğu için temizlik işleri eşeklerle yapılıyor. Mayınlı bölge tellerle çevrili. Süryaniler, Ermeniler, Araplar yaşamış. Artuklu beyliği bu bölgeyi başkent olarak değerlendirmiş. Artuklu beyliği döneminden en önemli ve en eski yapı Ulu cami. 









Kasımiye Medresesi

Kasımiye Medresesi, yapımına Artukluların son döneminde başlanmış, Timur istilasıyla yarım kalmış, 15. yy’da tamamlanmış önemli yapılardan biri. Kalker taşıyla yapılmış. Zinciriye medresesiyle burayı yapan mimar aynı. İki katlı, tek bir avlu etrafında düzenlenmiş külliye şeklinde. Rivayete göre; medresenin avlusunda havuza akan su tasavvufi bir anlam ifade ediyor. Suyun akışıyla, doğumdan ölüme insan hayatı ve sonrası anlatılmış. Çeşmeden akan su doğumu, döküldüğü yer gençliği, ince uzun oluk olgunluğu, havuzda toplanan su ölümü simgeler. Kanallarla toprağa aktarılan su, toprakla yeniden can bulur. Dersliklerin hepsinin cephesi güneş batana kadar güneş ışığından faydalanabilecek şekilde yapılmış. Mühimmat deposu ve sonra ahır olarak kullanılmış. Cemil İpekçi’nin burada defile düzenlemesiyle yeniden hayat kazanmış.

Burada yaşayan üç-dört bin civarında Süryani var. Gidemediğimiz Deyrül Zafaran(safran okulu) 4.yy’da yapılmış. 20’si hoca, 20’si öğrenci toplam 40 kişi yaşıyormuş. Eğitim belgelerini Şam’dan alıyorlarmış. Biz Süryani Kadim Kırklar kilisesine gittik. 




Hiç yorum yok: